Oktay EROL
Ne sorumsuz/ sorgusuz/ umursanmaz günler yaşıyoruz böyle…
Gerçekten bunca yönetenler, bunca “yönetici” olduklarını ileri sürenler, onlarca kez “en iyi” kendilerinin yapacaklarını söyleyerek koltukları dolduranlar “hani ne bekliyorsunuz” sorusunu yanıtlamak zorunda değiller mi?
Emeklisi, emekçisi, dar gelirli esnafı bir gün sonrasından kaygılı, ne yapacağını şaşırmanın da ötesinde kendini “boşluğa” bırakmış, karşı koyabilecek gücü kalmamış durumda…
Ekmek üç lirayken zorlanan, akaryakıt yirmi lirayken acılanan, yağın/ şekerin/ çayın dünkü ederleri karşısında ezilenlerin yaşadıklarını anlayan yok, çözüm arayan yok!
“İnadına” yeni zamlar, “inadına” acıyı umursamazlık…
Alkole yüzde yirmiüç, kahveye yüzde yirmibir, benzine 1.68 lira, şekere yüzde yirmi, çaya yüzde kırkdört, tuza yüzde ikiyüz, ete yüzde onbeş zam yapıldı.
***
Unutanlar, ya da “hiç” yaşanmamış gibi bulundukları ortamlarda/ açılan yaraları görmezden gelerek “gülücük” atanlar için son bir yılda yaşananları yeniden anımsatayım…
Şekere yüzde 340,
Motorine yüzde 280,
Benzine yüzde 270,
Oto gaza yüzde 230
Ayçiçek yağına yüzde 210,
Elektriğe yüzde 170,
Ete/ süte yüzde 160,
Mutfak tüpü yüzde 150,
Ekmeğe/ una yüzde 140,
Ulaşıma yüzde 135 zam yapılırken,
Ülkede enflasyon yüzde 69.97 gerçekleşmiş!
Soru şu: bu “algıya” sen inanırsan, ben inanırsam, biz inanırsak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?
Bu gerçekleşen zamlar bitmediği sürece, bu enflasyona inanılmasını istemek/ beklemek yaşamı “karartmaktan” başka bir anlama gelmez!
Evine ekmek götüremeyenin, ocak tüpü yanmayanın, çocuğuna şeker alamayanın, eşinin/ çocuklarının yüzüne bakamayanın “karanlık” olmayan yerini gösterecek bir “akıl” varsa çıksın oraya…
Göz çapakları öne çıkarılarak bu geminin “karanlıktan” çıkması olanaksız!
***
Siz, “iktidarın” sorunlara çözüm üretmek için çaba harcadığını gördünüz mü hiç; bu soruyu birkaç gün önce de sormuştum!
İnsanlar “geçinemiyoruz/ doyamıyoruz/ gereksinmelerimizi karşılayamıyoruz” dedikçe, “iktidarı” başka yerlerde görüyoruz!
Bakan Nebati, bundan beş ay önce “önleme” sözü verdiği, bu güne dek önlemek bir yana her geçen gün büyüyen “fahiş fiyat” konusunu ağzından düşürmek istemiyor belli ki…
Şunu yineliyor sıkça: fahiş fiyatın üzerine gideceğiz, adı geçenleri cezalandıracağız!
İşin “cezalandırma” bölümüne de, “üzerine gideceğiz” sözüne de inanan oldu mu bilmiyorum? Akaryakıta zam de, elektriğe zam de, doğalgaza zam de, girdilerdeki fiyatı üç/ beş “doymazın” eline bırak, sonra da “fahiş fiyatın üzerine gideceğiz, sorumlularını cezalandıracağız” de!
Beş ay geçti aradan, “fahişin” önüne geçilmesini bırakın, o günkü durumda kaldığını söyleyebilir misiniz?
Beş ay önce marketteki yağ, şeker, tuz, un, sabun ederi değişmedi diyebilir misiniz?
Pazarda dönem sebzelerinin, meyvelerinin alımında/ satımında zorluk yaşanmadı diyebilir misiniz?
Mobilya, beyaz eşya, et/ süt…
Hep çalıştıklarını söylemelerine karşın, hiçbir “iş” yapmıyorlar/ gözümüzü boyamaya çalışıyorlar/ uğraş veriliyor algısı oluşturuluyor demek ki; yalan değilse, somut örmek verin!
***
Sokağa, pazara çıktığınızda insanların yorgun olduğunu, oflayıp/ pufladığın görmediğini söyleyenler “gören gözlerine” hayınlık yapıyordur!
Sabahtı, “eski” toplayan bir yaşlı adamla karşılaştım kapı önünde, evdeki birkaç “eskiyi” verince kendinden söz etti kısaca…
Sigortadan emekli olmuş, birkaç yıl önce eşini yitirmiş rahatsızlığı nedeniyle, böbrek yetmezliği olan bir çocuklu oğluna da böbreğinin birini vermiş, borçları varmış, oğlu çalışamıyormuş, eski toplayarak/ üzerine de emekli maaşını koyarak yaşamını sürdürmeye çalışıyormuş…
“Zamlar nedeniyle çok zorlanıyorum, birçok alacağımı alamıyorum, ayakkabıyı/ giysiyi unuttum, sevinecek gün bulamıyorum” dedi, gözleri dolu dolu…
Yalancılara, hırsızlara, yolsuzlara, arsızlara, haksızlara, doyumsuzlara gel de kızma!
***
Mayıs denildi olmadı, haziran denildi olmadı, yaz sonu denildi olmadı, şimdi de yılsonunu gösteriyorlar, belli/ belirsiz 2023 seçim sonrasına bile gün uzatanlar var, “ekonomik çıkmazdan” kurtuluş için; bu beceriksizlikle, bu bilgisizlikle hiç olmayacak!
Ülkenin tüm varsıllıklarını üretim/ insan/ bilim üzerinden çekerek, şatafat/ tüketim/ savurganlık üzerine yönelttiğinizde, bir de yalan/ yanlış eklentiler yaparak yandaşlarınızı yanınızda tutabilmek için kamu kazanımlarını harcadığınızda, her sıkışmanızda dışarıda kurtuluş yolu aradığınızda “sonuç” bu olur; anlayın artık!
Sorumsuz/ sorgusuz/ umursanmaz davranmanın “sonucu” bu!
170522
EKONOMİ
20 saat önceYAZARLAR
21 saat önceYAZARLAR
21 saat önceYAZARLAR
21 saat önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce