Açlığın, yokluğun, umutsuzluğun “şükrü” olmaz!

Oktay EROL Yönetimlerin yanlışlarından/ beceriksizliklerinden/ hırslarından/ umursamazlıklarından kaynaklanan sorunlar için “daha da kötüsü olabilirdi” denilerek, “şükür” sayılması bir aldatmacadan başka bir şey değildir! Eline her tür olanak verilecek, gerçekleştirmen için zamandan yana sıkıntın olmayacak, “haydi” desen seninle “aynı yolda” yürüyecek bir katman olacak, hiçbir tür harcamanın önü açıl olacak, “tek ses” olman bile sağlanacak… Tüm bunların sonucunda yaşanan neyse, “o yönetimin” rengidir/ gücüdür/ bilgisidir/ becerisidir… Bunda “dogmatik” güçler/ beceriler aramak bilimsel bir anlayış olmaktan öte, başlı başına “yapılanların” bir sonucudur! Düşünün ki bir yere betondan yapılar dikerken, “o” alanın bitki örtüsünü/ doğasını/ varsıllıklarını yok etmişsiniz, sonra da “aynı” alanda neden “geçmişin izleri” yok diye dövünüyorsunuz; olası mı? *** Şu an ülkede yaşayan yurttaşların “sıkıntısı” olmayan, “dünden iyiyim” diyen kimler var bilmiyorum! “İktidara” yakın duran “her kim” varsa medyadan yüzlerini bildiğimiz, “bir onları” biliyorum ben! Başta Bakan Nebati, göreve geldiğinden beri yurttaşın yaşadığı zorluklara karşın “gülmeyi” becerebiliyor, üstelik “kurtuluş” için gün verirken / önceki verdiği zamanı unutabiliyor/ sakınmadan yeni bir zaman gösterebiliyor! Üstelik “gözümün içine bakın, ne görüyorsunuz” diyerek! Bakan Nebati’nin gözlerinin içinde “tutarsızlıktan/ umursamazlıktan” başka bir şey görmedim ben! “Başka bir şey” görenlerin “dünden iyiyim” dememe şansı yok! Her şeyden önce “işini bilen” olmuştur! Borsadaki oyunların içinde bulunmuştur! Son açıklanan “konut kredisi faiz limitiyle” elinde bekleyen betondan yapılarına alıcı bulmuştur! Bu topraklarda girdi masraflarından dolayı “ekilemeyen” ürünlerin dışalım yüklenicisi olmuştur, zamanında dövizi satan/ alan olmuştur! Seksen milyonda, sekizbin kişiyi geçmeyen bir sayıdan söz ediyorum; üflüyorlar, kokluyorlar, savuruyorlar, koşuyorlar, eğiliyorlar, alkışlıyorlar… Var olma nedenlerine “şükrediyorlar”! *** Sistemlerin/ yönetimlerin yanlışlarından kaynaklanan sorunlar için “şükür” anlamsız bir kavram… Bu güzel topraklarda, bu güzel doğada/ iklimde, bu güzelliklerle dolu ülkede olmak için “iyi ki burada doğmuşum/ burada yaşıyorum” denebilir… Ekmek istesen ekilecek alanı olmayan, güneşi yılın çoğu gününde görülmeyen, dalgaların/ salgınların egemen olduğu coğrafyada doğmadığımız/ büyümediğimiz/ yaşamadığımız için “tamam” diyelim… Dünyanın birçok bölgesinden, yaşamlarını sürdürmek için “buralara” gelinmesinin nedeni de/ bu yurdun insanlarının kolay kolay ülkeyi terk etmek istememesinin nedeni de, bu ülkenin “doyumsuz” güzelliklerle dolu olması; başka bir gerekçe düşünemiyorum! Ancak tüm olanaklara karşın/ bu ülkedeki açlığa/ doyumsuzluğa/ arsızlığa/ umursamazlığa aynı biçimde “iyi ki/ şükür” demek anlamsız! *** “İktidar” ile yandaşları bu “aldatmayı” daha çok savunuyorlar! “Baksanıza birçok ülkede açlık var, bizde en azından hükümetimiz desteklemelerle bunu en aza indirmeye çalışıyor, bu ülkede aç yok, bu ülkede ekmek alamayan yok, aç yatağa giren yok; bunlara şükretmemiz gerekir” diyerek “iktidarın” beceriksizliğine “şükür” kılıfı geçirenlerin sayısı hiç de az değil! Birkaç sorum olacak: *Sığınmacıların, bu denli düzensiz biçimde ülkeye girmesinin, on yıldır beri topla uyum sağlamamakta diretmelerinin, bu denli harcama yapılmasının nedeni bu “iktidar” değil mi? *Ülkenin en duyarlı olunması gereken kurumlarının özelleştirme adı altında elden çıkarılmasının nedeni “iktidar” değil mi? *Şeker fabrikalarının kavgayla satılmasını sağlayan, hem pancar üreticilerini, hem de tüketicileri dışa bağımlı duruma sürükleyen “iktidar” değil mi? *Yatırımı insana, tarıma, bilime, sanata yapmak yerine ülkeyi betondan yapılar çöplüğüne çeviren, bu yurdun insanından daha çok/ yabancıların alabilmesi için paketler hazırlayan bu “iktidar” değil mi? *Bu yurdun emeklilerine/ emekçilerine, geçinebilecekleri/ yaşamlarını sürdürebilecekleriücreti değil, “aç kalacak” ücreti ödeten, sonra da “tarihin en büyük artışını yaptık” diye övünen bu “iktidar” değil mi? *İnsanların kimi ekmek kuyruğunda, kimi iş kuyruğunda, kimi erzak kuyruğunda, kimi sınav kuyruğunda “doymak” adına uğraş verirken, şatafattan/ savurganlıktan/ yalandan/ umursamazlıktan ödün vermeyen bu “iktidar” değil mi? Yaşananları “yalan” saymayın! *** Halk arasında “akıllıya, kırk gün deli de, deli olur” derler… “İktidar” gerçekten; içine sinerek, aldıkları maaşı hak edip/ etmediklerini düşünerek, bu yurdun insanları için “iyi” şeyler yapmayı “kırk gün” isteseler/ her şeyin düzeleceğine inanıyorum! Kırk gün “insanların doymasını/ barınmasını nasıl sağlayabiliriz” sorusuna odaklansalar “çözülmeyecek” sorun olmaz! Açlığın, yokluğun, acının, işsizliğin, umutsuzluğun “şükrü” olmaz, olmamalı da… 160522
Benzer Videolar