Selma ERDAL
Çocukluk çağı hastalıkları vardır; bazıları suçiçeği, kabakulak, kızamık, boğmaca... Ve çocuk oyunları da vardır; bazıları saklambaç, kovalambaç, bir de yakan top...
Yakan top oyununda; kendisine top atılan kişi, topu eline geçirdiği gibi bir diğerine atar, topu elinde tutmaz, eğer top elinde kalırsa başkalarının üzerine top atılmaz, bir başka deyişle top yakmaz, üzerine top atılanın canı yanmaz. Ama top elinde kalan da ebe olur, bu oyunu gerçek yaşama yansıttığımızda kendisine iş verilen kişi, işini tamamlayıp bitirmediğinde, o işin bir ucundan tutup, daha sonra tamamlamadan başkasına devrettiğinde iş bitmez. Bir başka deyişle iş verilen kişi; sorumluluk bende diyerek; bir işi tamamlamadığında sorun çözülmez. Kişiler sorumluluk almadıkça; sanki "yakan top" oynar gibi kendisine verilen işi ondan, ona attıkça işler yapılmış olmaz. Üstelik son aşamada çözümsüz sorunlar çıkar ortaya...
Lise yıllarından yakın bir arkadaşım vardı Bursa'da; adı Sıdıka... Bulgaristan göçmeniydi onlar, bizler Yugoslav... Evlendiğinde ikiz çocukları oldu; biri kız, biri oğlan... Şu ünlü 24 Ocak Kararları eşi Sadık'ın iflas etmesine neden oldu, çocukları o günlerde henüz 18 aylıkken adam elinde file, pazara gidiyorum diye evden çıktı, bir daha ondan hiç haber alınmadı.
Arkadaşım eşi hakkında gaiplik kararı aldırdı, Sigorta'dan "eşi ölmüş gibi" dul maaşı da bağlattı. Üstelik bir kamu kurumunda da çalışıyordu, Kırcaali kökenli olduklarından parayı da çok seviyordu. Oğlunu İzmir'deki Yamanlar Koleji'ne verdi, sonrasında oğluyla dünya görüşleri arasında uçurumlar oluşmaya başladığı için oğlunu da yitirdi.
Paragöz arkadaşım; önce "iflas eden eşine destek olmayarak" eşini ve daha sonra da "paraya tamah edip, FETÖ okuluna vererek" oğlunu yitirdi.
İşte toplumsal yaşamdan "yakan top" benzeri bir olay... Eşine sıkıntılı döneminde yardımcı olmayan bir kadın, üzerine kalan, yakan top gibi üzerine gelen oğlunun sorumluluğunu başkalarına atıyor/bırakıyor/devrediyor. Sonrasında top elinden çıktı, toptan kurtuldu. Çocuğunun büyümesi, yetiştirilmesi sorumluluğunu başkasına bırakmış oldu. Sonuçta kazançlı mı çıktı? İşte bu tartışma çok su götürür, konuya para-sever bir anne açısından yaklaşarak, bir değerlendirme yapabilmek bendeniz için çok zor.
Kuşkusuz ülkemizde 1980 sonrasında; pek çok aile, arkadaşım gibi işin kolayına kaçarak, çocuklarını bu okullara gönderdi. Sorumluluk almadı, sorumluluktan kaçtı ve kendisine neden oğlunu yatılı okula verdin diye sorular yöneltenlere de düşmanca yanıtlar verdi. Ama sonrasında dünya görüşlerindeki farklılıklar, değişimler, dönüşümler nedeniyle oğluyla ilişkileri bitti, sonuçta ortada bir yanlış vardı, ama o yanlışı ben yapmadım, onlar yaptı diyerek sorumluluk almaktan kaçındı.
Ne yazık ki yaşadığımız toplumda; anneler-babalar dünyaya getirdikleri çocuklarının sorumluluklarını taşımaktan, onlara yönelik yükümlülükleri yerine getirmekten kaçındıkları için, onları başkalarına teslim ediyor, bırakıyor, tıpkı yakan top oyunundaki gibi... Top canını yakınca (burada can yakması; çocukların yetiştirilmesi aşamasında yerine getirilmesi gereken sorumluluklar, maddi-manevi yükümlülükler oluyor kişiyi yakan), topu hemen başkasına atıyor; sorumluluktan kaçıyor, işten kurtuluyor. İş tamamlandığında ortaya çıkan yanlışlarda; benim de payım var, aslında bu benim yanlışım demiyor. Oysa yitirilen değer, kayıp; gerçekte topu başkasına atanın...
Çocukların tarikat okullarına verilmesi gibi, yine sofradan bir tabak eksilsin diye erkenden evlendirilen kız çocuklarının durumu "ki çocuk gelinler sorunsalı" da bu bağlamda değerlendirilebilir. Bu kızların da yetiştirilmesi, doyurulması, yaşamını sürdürmesi sorumluluğu; çocuk yaşlarda evlendirilmesi de yine bir yakan top etkisi, yine kucağa düşen yakan topun bir başkasına atılması, ondan kurtulunması, işin başkasına bırakılması olayı... Ve yine sonuçta bir yanlış ortaya çıktığında "yanlışı ben yapmadım, onlar yaptı" denilerek sorumluluğun üstlenilmemesi...
Toplumsal yaşamın her alanında, her aşamasında, hem de herkes; çocuklar gibi yakan top oynuyor. Yapılması gereken bir iş, yetiştirilmesi gereken çocuklar ya da düzeltilmesi gereken her ne varsa; kişi hemen bir başkasına devrediyor, bırakıyor, aktarıyor, yeter ki iş yapılırken ya da yapılıp bittiğinde bir sorun çıkarsa ortaya, bir yanlış yapılmışsa "ben yapmadım, o yaptı" diyebilmek için...
Sıra eleştiriye gelince... Herkes bir diğerini suçluyor, sanki kendisi görev ve sorumluluklarını tam olarak yerine getirmiş gibi...
Sonrasında ne imiş? Ülkede demokrasi, hak, hukuk, adalet yok imiş. İyi de olması için sen ne yaptın? Topu hep başkalarına attın.