Oktay EROL
Üstünü kapatamıyorsunuz, yaşamınızın her evresini öylesine öyle bir etkileme boyutuna gelmiş ki; yanınızda davul/ zurna da çalsalar, “yok böyle bir şey, her şey yolunda” diyerek halay da çekseler, parlayan gözlerin içindeki algıyı/ alayı/ yalanı/ beceriksizliği şenlik gibi göstermeye de kalkışsalar, “bugün yoksa yarın olacaktır, bugün eksikse yarın tamamlanacaktır, yeter ki egemenlik hakları var olsun” deseler de…
Sokağa çıktığınızda insanlar, temel gereksinmelerini edinemediği için yakınıyor! Oruç ayında verilecek “erzak paketini” bekliyor! Elektriği/ doğalgazı kesiliyor! “Egemenliğini düşündüğü” ülkesinde açlıkla sınanıyor; bunu daha ötesi var mı?
***
“İktidarı” da, yerel yönetimleri de hepsi aynı yerde…
Sanki ülkenin baş sorunu olması gereken “insanlar doyuyormuş” gibi, herkesin yiyeceği sofrasında/ kalanı dolabında gibi gündem belirliyorlar!
AKP Milletvekillerinin imzasıyla “Bankacılık Yasası ile bazı yasalarda, 655 sayılı yasa hükmünde kararnamede değişiklik yapılmasına ilişkin yasa önerisi” Meclis Başkanlığı’na verilmiş!
Yasa önerisi, Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu’da yönetimsel görev dağılımı ile yeni daireler kurulması/ müdür sayısının artması gibi düzenlemeler yapılacakmış!
Bu yapılanların, yaşanan ekonomik bunalımla bir ilgisi, çözümüne bir katkısı yok; olsa olsa “iktidara” yeni bir arpalık olacak!
Ama öyle denilmiyor, “iktidarın” çalıştığı/ gecesini gündüzüne kattığı/ yorgun düştüğü ileri söyleniyor!
Peki, yoksulluğa çare mi? Hayır!
***
Bu yetmiyor ki…
Dönüp/ baktığın neresi olursa olsun; yurttaşın içinde bulunduğu çıkmazla alay eder görüntüde…
Siz gerçekten “iktidarın” söyleminde içten olduğunu düşünenlerden misiniz?
Örneğin; halkımızı enflasyon altında ezdirmedik/ ezdirmeyeceğiz demesini, daha düne değin “haziran ayını bekleyin” bugün “yılsonu her şey sona erecek” demesini, işsizlikte düşüş olduğunu söylemelerini, “aynı gemideyiz, ya birlikte çıkacağız/ ya da birlikte batacağız” sözlerini içten buluyor musunuz?
Bugüne değin açıklanan “sözde” devrim gibi olan ekonomik paketlerin “hiç birinin” beklenen biçimde sonuçlanmadığına tanık olduk!
Uçacaktık, coşacaktık, doyacaktık hep birlikte; ne oldu?
“İktidar” fonlar üzerine çalışıyor, nereden biraz daha alacağının yöntemine alt yapı oluşturuyor, ekin alanlarını bozuyor, zeytinlikleri söküyor…
Yeryüzünde benzeri var mıdır bilmiyorum, ancak yurttaşın ekmeği bu denli küçülürken/ bu denli alım gücü yok olurken, bu denli asgari ücret açlık sınırının altında kalırken, bu denli ekmek alamayanların sayısı artarken…
“İktidarın”, bedeli bu yurdun yurttaşının sırtına yüklenen geçmediği köprü, gitmediği saray, bilmediği yollar gerçekten övünülecek şeyler mi?
Halk “ödeyemiyorum” diyor elektriğe zam, “gücüm yetmiyor” diyor yağa/ şekere/ tüpe/ una zam, “boğuluyorum” diyor suya/ taşımaya zam, “üretemiyorum” diyor gübreye/ mazota/ ilaca/ bidere zam…
“İktidar” fon düzenlemeleri, şimdiden isimleri belli müdürleri peşinde…
***
Ankara’daki “iktidar” neyse, gördüğüm/ bildiğim anakentlerdeki olgular da aynı…
Kanımca, biz de baştan/ tabana uzanan bir “bencillik” egemen…
Başta bulunan ne yaparsa, halka nasıl davranırsa, suçlamaları nasıl karşılarsa, kendini toplumun “neresinde” görürse; altta olanlar da “aynı” tutumu sergiliyor!
Bir yerel yönetim ne yapar, sorusunu unuttuk; belediyelerin sanki “ödevi” dışında halk yararına bir şeyler yapmışlar gibi abartılara tanık olmayan var mı bilmiyorum!
Hangi anakent ya da ilçe derseniz/ deyin; “iktidarın” yaptığı “kendini sevici” tutum ilçelere değin iniyor!
Koca billboardlara yerleştirdikleri afişlerde neler yok ki? Sanki “o” bedeli yurttaşa ödettirilen afişlerde yer alan yapılan yolları, serilen asfaltları, döşenen kilit taşları, derelerin iki yakasını bağlayan köprüleri bir başkası yapacaktı da, tüm bunları anakent belediyesi gerçekleştirdiği için duyurma gereği duyuyordu!
Bu “kendin çekim” ya da “özçekim” de denilen “selfie” ile bağlantı bir şey olabilir mi bilmiyorum; ama araştırmacıların “iktidarın” kendini sevici tutumu değerlendirmesini beklerim!
***
Adana’da geçtiğimiz günlerde bir festival yaşandı, ancak kentin birçoğunun içinden geçerken ağrılandığı bir süreçti…
Siz bakmayın “coşkulu, sevinçli” son sözlere; sevinen, coşan “o” etkinlikten kazananlar oldu!
Adana’da yaşayanların içindeki “açlık sınırı altında” olanların sayısını çıkardığınızda bunu açıkça göreceksiniz!
Açlıkla/ yoklukla/ yoksullukla sınananların ne billboardlara, ne yapılan köprülere, ne adını bilmediği betondan yapılara, ne de “yer/ yurt” sözlerine baktığı yok!
Ocaktaki tenceresine bakıyor; sandıkta da onu gösterecek!
13042022
YAZARLAR
6 saat önceEKONOMİ
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce