Oktay EROL
Toplumun yaşadıklarına duyarlılık gösteren oyuncular, son zamanlarda herkesin dikkatini çekiyordur; Şahan Gökbakar’da bunlardan biri…
Geçtiğimiz yaz oluşan orman yangınlarında sosyal medyadan yükselttiği sesi unutamadık! “Yanıyoruz, kimse yok mu, söndürücüler yok mu, neden yanmasına izin veriliyor, ormanlarımız yanıyor neredesiniz, saatler geçmesine karşın neden kimse gelmiyor” benzeri birçok sesli paylaşımına tanık olmuştuk!
Gökbakar gibi birçok sanatçı susmuyordu, kimi de “iktidarın” La Fontaine Masallarına kendini kaptırmış, bir şeyler söylemek için ille de bir açıklama yapılmasını bekliyordu!
Sinema, tiyatro, sahne oyuncuları toplumsal duyarlılık gösterdikleri oranda “sanatçı” olabilirler; yaşadığı süreci sorgulamayan, yaşam kesitinin eksiklerini/ yanlışlarını göz ardı eden, özgürlükleri açıklamalara bağlı olanlar olsa olsa “oyuncudurlar”, gelecekte nerede olacakları belirsiz…
Şahan Göbakar’ın, daha birkaç saat önce yaptığı bir paylaşım şöyle:
“Kimi görsem, kimle konuşsam morali bozuk, hayata küsmüş, gözünün feri sönmüş…”
***
Bu ülkeye yönetenler, bu yurdun oyuncuları, politikacılar, özellikle “iktidar”, “iktidarın” peşinde yürümekten sokağı unutanlar, yurttaşın arasına katılamayanlar, kapalı salonlarda tanıdık/ bildik isimlerle toplantı düzenleyenler…
Aracınızla giderken kaldırımda yürüyen insanların gözlerine, mimiklerine, el/ kol hareketlerine, adımlarına bakmayı deniyor musunuz hiç?
Bilindiği gibi son zamanlarda “biz de biliyoruz, yüksek enflasyon altında alım gücünü yitirenlerin olduğunu görüyoruz, bu asgari ücretle gereksinmeleri karşılamanın zorluğunu anlıyoruz” diyen yandaşlar öyle arttı ki…
Eeeee; sonuç?
Yine “iktidarı” haklı çıkarmak için varlıklarını sürdürüyorlar, yine yirmi yıllık hükümetin yanlışlarını göz ardı ediyorlar, yine gözleri dönmüş biçimde suçlu ararken gözlerini tüm yaşananlara yumuyorlar!
***
Yaşanan sıkıntıları geçtiğimiz yıl salgına, iki aydır Ukrayna/ Rusya anlaşmazlığına bağlama yarışına girenlerin, yurttaşa anlattıkları/ inanmalarını istedikleri masallar bir yana, La Fontaine Masallarından “Karınca ile Cırlavuk” konusunda ne bir bilgileri var, ne de bir düşünceleri demek ki…
“Karınca ile Cırlavuk” masalı gelecek için hazırlıklı olmak, zorlukları eldekilerle aşmak için anlatılır!
Yirmi yıldır “iktidar” olan bir anlayışın, salgın ya da savaş benzer koşullarda kullanılmak, yurttaşa bungunluğu en az biçimde yansıtmak için hazırlığı yok muymuş?
Peki onlarca/ binlerce kez söylenen “bize güvenin, sizi uçuracağız, ilk on arasına çıkaracağız, herkesi mutlu edeceğiz” sözlerinin karşılığı nerede?
Dünyada “salgın var” denirken yanan bu yurdun insanı, komşuda savaş varken açlıkla karşı karşıya kalan bu yurdun insanı, Fransa’daki sarı yelekliler eyleminden zorluk yaşayan bu yurdun insanı; bu denli mi pamuk ipliğiyle örülü ü tutunaklaırımız?
Olayın yaşandığı ülkelerin bizim kadar zorluk yaşamamasının nedenini sormalıyız!
***
Bizim gerçeğimiz, “kimi görsem, kimle konuşsam morali bozuk, hayata küsmüş, gözünün feri sönmüş” tümcesinin içinde…
Bildiğim birçoğu var, “bir uyusam, ama hiç uyanmasam” diyen! Bunun anlamını düşünmesi gerekenlerin bu denli umursamazlık göstermesi yurttaşı daha da umutsuzluğa sürüklüyor!
“Morali bozuk, yaşama küsmüş, gözlerinin feri dönmüş” olanların yaşama tutunmaları için neler yapıldığını düşünen var mı bilmiyorum!
“İktidara” yakın isimlerin hep bir ağızdan “halkımıza gereken desteği yaptık, yapacağız da” demeleri bir övünç nedeni olabiliyor!
İnsanlar sizden destek istemiyor, dilenci gibi kapılarda beklemek istemiyor, uzatılan erzak paketlerini alırken kameralarda olmak istemiyor…
İnsan gibi yaşama hakkı olduğunu, herkes gibi çalışarak kazanmayı, kimseye el açmadan ayakta durmayı, temel gereksinmelerini karşılamak için gereken koşullarının sağlanmasını istiyor!
Çok mu?
***
Şöyle oluyor…
Eğer yaşananları görmez, bilenleri “felaket tellalı” olarak damgalamayı sürdürürseniz notunuz orada verilir!
“Sorunu çözmek istemiyorsunuz” denir, “yaşanan acıdan hoşnutsunuz” denir, “yurttaşın açlığına umursamazsınız” denir…
Şahan Göbakar, “kimi görsem, kimle konuşsam morali bozuk, hayata küsmüş, gözünün feri sönmüş” demekle sanatçı duyarlılığını/ toplumun yaşanan/ bilinen gerçeğini gösteriyor!
Sokağa çıkıyorsunuz, bildiğiniz yüzlerin asıklığı/ umutsuzluğu sizi de rahatsız ediyor, karamsarlığa sürüklüyor, bakışlarınızı donduruyor!
Şunu ben yeniden sormak istiyorum:
Bugünkü asgari ücretle, emekli maaşıyla yurttaşın doyması/ gereksinmelerini karşılaması olası mı, gereksinmelerini karşılamayanların mutlu olması/ erinci/ gönenci düşünülebilir mi?
Gökbakar’ın sözüne yer vermekle, yaşananları yeniden anlatmakla “felaket tellalı” mı oldum şimdi?
Kararı siz verin!
27042022
YAZARLAR
4 saat önceEKONOMİ
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce