Seray Sayar LEVENT
Çok eskilerde karnaval, panayır, kermes, festival adına ne demek isterseniz isteyin, halkın dâhil olduğu toplu etkinlikler gerçekten halkın etkinliği olurdu.
Özellikle O günleri beklerdik yöresel el işleri, takılar, çeyizlikler ya da yöreye ait tatlara daha uygun fiyatlarla sahip olmak için.
Bilirdik ki bu tür organizasyonlarda her şey daha uygun fiyata satılır ve yöre halkı kazancını da sağlardı. Özellikle bu tür etkinliklerin en önemli nedeni insanların kendini, yaptığı ürünü tanıtma çabalarıydı.
Yani anlayacağınız bu tür organizasyonlar üreticiden tüketiciye küçük karlarla satış yapılan alıcının da üreticiyi hatırlayacağı ve yöre halkının özellikle kadınlarının ufakta olsa kazanç sağladığı yerlerdi.
Seneler önce ilk karnaval başladığında güzel Adana’m misler gibi turunç, portakal çiçeklerinin kokularıyla gençlerin kendini gösterdiği, yöre kadınlarının elceğizleriyle yaptıkları yemekleri ya da el işi örgülerinin sergilendiği, herkesin çimlerde oturup kiminin şarkı söylemesini, kiminin bir müzik aletini çalmasını, kiminin dans gösterini seyrettiği yerlerdi.
Anlayacağınız tam bir karnavaldı. Coşkulu, keyifli ve herkesin dâhil olduğu iki günlük kederi derdi unuttuğu aktivitelerdi.
Peki şimdi?
Uzun bir aradan sonra Mart ayı sonunda yapılan Portakal Çiçeği Karnavalı…
Adanalılar size sormak isterim hoşunuza gitti mi?
Öncelikle portakal çiçeği olmadan bir organizasyonun anlamı nedir?
Bu karnaval neden yine yiyecek içecek karnavalına dönüştü?
Ramazan ayının gelmesi tarihi erkene aldırdı aldırmasına da zaten akşam dışarı çıkacak halk için ne değişecekti?
Tuvaletin 2 lira, içli köftenin tanesinin 20 lira olduğu bir halk karnavalı olur mu?
Ayrıca hava durumunu göz ardı ederek nasıl bir gafletin içinde düşüldü?
Stantların bu kadar pahalı olmasının amacı neydi?
Adana’yı tanıtmaya çalışanlar birde halkın dâhil olabileceği bir etkinlik düzenleselermiş ne de güzel olmaz mıydı?
Kısacası; Ben Adanalı olarak eski karnavalımı yine portakal çiçeği kokusu içinde ve yine teyzelerimin sıkma açtığı, örgü ördüğü, çeşitli şurupların-reçellerin olduğu standaları istiyorum. Ben zaten hep gördüğüm, yediğim yemekleri hem de normalden iki kat parayla yemek istemiyorum.
Burada kim mi kazandı?
Büyük işletmeler, belediye…
Peki biz?
Mekânın asıl sahipleri?
Yine evladına bir çöp alamayan baba, yine stant parası ödemediği için gitarı toplanan genç delikanlı, yine canı çekip de alabildiği pilavı 4 kişi paylaşan aile…
Anlayacağınız yine bize hüsran yine bize kimsesizlik reva görüldü.
Benim Adana’m sadece kebap-şalgam ya da ayukiyoon mu? Gelek mi,gidek mi? den daha tarihi, sosyal, coğrafi, yöresel zenginliklere sahip bir memlekettir. En çok yaralayan da bu oldu haberlerde gördüğüm bizden olmayan sonradan olma Adanalıların şiveleri…
Anlayacağınız yine rant uğruna üstümüzde tepindiler.
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!