Basının “dördüncü güç” olma olasılığı…
Düşünen olmuştur kanımca; özel günlerde, ulusal/ dinsel bayramlarda yayınlanan iletiler gerçekleşmiş olsa ne yollar çamur olur kış yağışlarında, ne de sokakta yürüyen tanıdığının selamına ters bakar!
Yeni yılla birlikte başlayan kutlamalar, ardından Adana’nın kurtuluşu ile süren “iyi dilekler”, bir de dün kutlanan 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle basında, ya da telefonların “ileti” sayfasında yer alan “güzel” sözler…
O söylenenlerin tamamının olmasını istemeyen kim?
Yeni yılda ne güzel “dilekler” söylenmişti! O dilekleri, yılın ilk saatlerinde acı yalımına dönüştüren kimdi, desem…
Yurttaşın ısınacak yerleri kış ayazı yemedi mi, yanan ampulleri sönmedi, o güzel “olması” istenen sabah kararmadı mı?
Sözde yeni yılla birlikte evlerin bacalarından içeri iyilik/ hak/ güzellik/ tokluk/ kazanç/ adalet/ bolluk gelecekti! Peki, kimler kazandı o sabah? Daha bir gün bile değil, birkaç saat önce “iyi/ güzel” günlerin olacağına inanan milyonlar avuçlarını/ avuçlarının içine sığdıramaz olmuştu; bir bilseniz, bitkindi…
Ya kurtuluş nedeniyle olan iletiler… Bu topraklara sahip çıkılmış, daha ileriye taşınmış, insanların önü daha açılmış, koşacak alanlar çoğalmış! Yapmayın, dışalımlı gübre gelmeden buğday ekilemiyor bu topraklara, ulusal paramızın getirisi bile döviz cinsinden güvenceli, üniversite mezunları ülkeyi terk etmemek için direniyor, nüfusun yarısından çoğu açlıkla sınanıyor; kim kandırılmaya çalışıyoruz?
Bu zor olguyu gerçekleştiren de, “iyi dilek” iletilerini ilk fırsatta yayanlar…
***
“Basın demokratik ülkelerde dördüncü güç”, doğrudur!
“Gazeteciler meslek ilkelerine uydukları için işsiz”, o da doğrudur!
Bu sözler, ya da Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle söylenen daha o denli çok söz var ki…
Aslında bu “güzel sözlerin” hepsi, daha özenli biçimde geçtiğimiz yıllarda söylenmiştir!
Elinizde olanak var, bunları konuşurken “gerçekleştirmek” için de uğraş vermeniz gerekmez mi?
Şunu açık yüreklilikle belirtmem gerek; basına/ basın emekçilerine “en çok” zarar veren, basın emekçilerinin işsiz kalmasına/ cezalandırılmasına neden olan, gazete sahiplerinin “basın dışında” iş kovalamalarına gerek olmadan yaşamlarını kazanmalarına yol hazırlayan, basın emekçilerini kendilerine gerek olduğu zaman anımsayan, yayınladıkları ileti dillerindeki gibi olmayan “kim” varsa çevrenizde “hepsi” iyi dilekler için sırada…
Bu ya da benzer eylemlerde “hep” başım ağrır, sancılanırım, belki bilmiyorlardır/ umurlarında bile değilimdir, ama bulundukları yerde olmamayı “hep” özen gösteriyorum!
Örneğin Anakent Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın şöyle bir tümcesi var:
“Bir ülkede köklü demokrasinin gelişmesi için özgür çalışan, halkın objektif haber alma hakkını yerine getiren basın-medya mensuplarına ve basın-medya kuruluşlarına ihtiyaç vardır.”
Evet, doğru! Peki, görev başında olduğunuz süreçte “siz” ne yaptınız, basının özgürleşmesi, objektif haber alması için hangi çalışmalar başlattınız?
Marks’ın “ekonomide özgürlük olmadan, hiçbir şeyde özgürlükten söz edilemez” sözünü hep sevdim!
***
Geçtiğimiz aylarda Çukurova Gazeteciler Cemiyeti’nin, bir önceki yıl için gazetecilere verilecek ödüller nedeniyle düzenlenen törende konuşanlar, aynı “dileklerini” Çalışan Gazeteciler Günü’nde de yineledi!
Size gülünç gelmiyor mu?
Elinizde günün önemine göre hazırlanmış bir metin var, her yılın belirli günlerinde aynı ya da benzer sözcüklerden tümceler kurarak “dileklerinizi” yineliyorsunuz!
Söyleyen, “bunu geçen yıl söylemiştim” demiyor tamam da, neden dinleyen “bunları geçtiğimiz yıl sizden dinledik, elinizde olanaklar da var, hangilerinin gerçekleşmesi için çaba harcadınız” demiyor?
Orada “toplumun gözü/ kulağı” olması gereken gazeteciler yok mu, olması gerekmiyor mu?
İşini yapmayı isteyen, halkın haber alma özgürlüğünü sağlamayı ödev sayan, yalanı/ yanlışı yanına yaklaştırmayan, yaptığı gazeteciliğin (!) yanına “açık artırma” işlerini bulaştırmayan gazeteciler yok mu?
Asıl önemli soru şu: yaptığı işle yaşamını sağlayamayan gazetecileri nasıl özgür sayacaksınız?
***
Yaşanan corona virüsten daha çok, karşı karşıya bulunduğumuz ekonomik bungunluk nedeniyle birçok gazete sayfa sayısı ile birlikte çalışanını azalttı!
Birçok gazete ne “iktidara”, ne de “muhalefete” sıcak bakmadıkları, doğruyu yazdıkları, eksiğin onarılmasını istedikleri için masraflarını karşılamadıklarından kapandı!
Bazı gazeteler, gazetecilik yapmak yerine günün kurtaracak/ masrafını çıkaracak/ yaşamını sürdürecek işlere bulaştırıldı!
Her yıl “iyi dileklerde” bulunmak için, sıra aralarından başlarını göstermeye çalışanlar, önce “biz ne yaptık” sorusunu sorsun!
Basının, başka türlü “dördüncü güç” olma olasılığı yok!
100122