Epsilon’da Kasım Ayı seçkisi…
Epsilon'un, ülkemizde yazın yaşamına eşsiz yapıtlar kazandırdığı yadsınamaz. Bunu kasım ayında duyurduğu seçkileriyle bir kez daha kanıtladı. Okurun hem kitapçılarda, hem de internet satış sitelerinde bulabileceği seçkiler şöyle:
Açık Yaralar ve Dikiş İzleri (şömizli yeni baskı)
Beyza Aksoy
Daha karanlık, belki biraz da mavi; ama asla yeteri kadar aydınlık değil. Siyah Kuğu serisiyle karanlıkta kalmış kapılardan birini aralayan Beyza Aksoy, Açık Yaralar ve Dikiş İzleri ile çok daha fazlasının anahtarlarını elinde tutuyor. Önce hayaller ölür. Ve unutmayın, karanlığın içindekileri bir kez gördüğünüzde bir daha asla eskisi gibi olamazsınız.
“Pencereleri kapatsan da dışarıdaki kötülüğün içeriye sızacak bir yol bulduğunu biliyorum ama yine de ışıkları söndürüp onlarla körebe oynayabilirsin,” diye mırıldandım. “Direksiyon başında sinirlendiğinde hızı artırabilirsin, dışarıda koşmaya başlayabilirsin ama öfkeni sindirmeyi öğrenmezsen kafanın içindeki o bir metrekarelik alanda felç geçirirsin.” Çantamı çıkardım ve kucağıma aldım. “Bir de...” Paketten bir tane çıkardım. “Yaralarını kapatmak yerine açıkta bırakırsan insanların ellerine kolayca mikrop kapmanı sağlayacak yegâne silahı vermiş olursun. Zehirli iğneyi. İğne asla zehre batırılmamıştır, onu tutan insanlar zehirlidirler.” Çantamın fermuarını kapattım. “Sonra dikiş izi kalır. O iz geçmiyor.”
Vernem Nidahen - Açık Yaralar ve Dikiş İzleri II
Beyza Aksoy
İnsanın en büyük savaşı kendi iç dünyası iledir ve hayat, göz açıp kapayıncaya kadar geçen zaman aralığında, gerçekle hayal arasında biriktirdiğin anılardan ibarettir. Anıların seni geçmişe bağlar da bazen bunlar ruhunu sıkar, bedenin dar gelir. Ölümün soğuk kollarına atlayacakken bir seçimle tekrar her şey değişir. İşte Liva, tam da bu ince çizgide gidip gelirken derin okyanuslarında yok olduğu Pars'la karşılaşır ve kendisini çok bilinmeyenli bir denklemin ortasında buluverir. Çıkış yolunu buldum derken sır perdelerinin arkasında kaybolur.
Acaba Liva, bu beklenmedik olaylar karşısında gardını alıp çarpışacak mıdır yoksa mücadele gücünü tamamen kaybedip her şeyden vaz mı geçecektir?
Ya yaraları, can kırıkları… Onları tek bir yara bandı kapatabilecek midir? Bir dikiş, iki dikiş, vazgeçiş. En büyük yaran ilk vazgeçişindir. En çok ilk vazgeçişlerin izi kalır. Çünkü izi kalan yara, hiç iyileşmemiştir aslında.
“Beyin Nedir?”den “Yaşam Nedir?”e Bir Hayat Serüveni: Türker Kılıç
Mert İnan
“ANLAMAKTAN DOĞAN SEVİNÇ”İ ÖĞRENMEK
Prof. Dr. Türker Kılıç hem çok bizden hem de bize çok farklı bir dünyadan. Zaten elinizdeki kitabı farklılaştıran da “bizden” bir ailenin “hep farklı sorular” soran çocuğunun, nasıl giderek dünyanın en seçkin beyin cerrahlarından ve yeni bir bilim felsefesini aralayan beyinbilimcilerinden biri hâline gelmesinin öyküsü olması…
Türker Kılıç, Balkanlar’dan Bursa’ya göç eden orta halli bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Çevresinden farklıydı ve henüz ilkokul sıralarında içine düşen bilim aşkıyla, insan beyninin gizemlerini araştırmaya başladı. Kılıç’ın çok çalışarak, çok okuyarak, çok anlayarak ve çok araştırarak var etmeyi başardığı “cevher” ise her girdiği okulda, ortamda fark edildi. Henüz çocuk yaşta kendi yolunu çizmeye karar verdiğinde ise Muradiye Mahallesi’nde başlayan serüven Harvard’a, oradan da Avrupa Bilim ve Sanat Akademisi’ne kadar uzanacaktı. Kılıç, en zor koşullarda bile pes etmiyor, vazgeçmiyordu. Daha iyi bir yaşam ve daha iyi bir dünya için kafa yorarken iyi bir bilim insanı, iyi bir cerrah ve iyi bir eğitimci olmanın yanı sıra iyi bir aile babası olmayı başardı.
Yaşamının her dönemi örnek başarılarla dolu bir bilim insanı olan Prof. Dr. Türker Kılıç, yeni bilimsel paradigmadan doğacak “yeni uygarlık”ın şifrelerini, insan beyni ve nöronal bağlantı üzerinden ortaya koydu. Prof. Dr. Kılıç’ın geleceğin bilim insanlarına örnek olacak sıradışı yaşam öyküsü, aynı zamanda başarıya giden sürecin yol haritasını da Türkiye’nin geleceğini yaratacak genç bilim insanlarına sunuyor. Yeni bilimsel anlayışın ortaya çıkış öyküsü, her yetkin düşünürde olduğu gibi Prof. Dr. Kılıç’ın kendi yaşamıyla birlikte ilerliyor. Bağlantısal Bütünsellik düşüncesi, sadece insan beyninin sırlarını, beynin nasıl düşünce ürettiğini değil, evrendeki madde, enerji, canlı, cansız her parçanın iletişim içinde varolduğunu ortaya koyuyor.
- Yeni bilimin yönteminin “Bağlantısallık”, yeni kültürün ise “Yaşamdaşlık” olması neden önemli?
- “Nasıl daha iyi ve güzel bir yaşam kurabiliriz?” sorusuna kişisel bir yanıtımızın olması hayatımızı nasıl farklılaştırıyor?
- Bilim en yetkin bilgi işleme sisteminin insan beyni olduğunu varsayarken, aslında en yetkin bilgi işleme sisteminin yaşamın kendisi olduğu sonucu nasıl ortaya çıktı?
- Biyolojik bilgi işleme sistemi olan insan beyni nasıl düşünce üretip zihin evrenimizi oluşturuyor?
- Yeni bilimsel yöntemin ortaya çıkaracağı kültürel kodlarda neler saklı?
- Bilimsel devrimin ardından kurumlar, eğitim, inançlar hayatımızda nasıl konumlanacak?
- Yapay zekâ, insanlığın sonunu mu getirecek yoksa yaşamı zenginleştirecek mi?
- Covid-19 salgın süreciyle birlikte nasıl bir düşünsel değişim yaşanacak?
- Takvim yaşı ne demek?
- Sosyal, duygusal ve motor alanda kazanımlar nasıl sağlanır?
- Çocukları ilkokula nasıl hazırlarız?
- Sorgulama, beceri ve deneyim nasıl kazandırılır?
- Okulöncesi yılları verimli geçirmenin yolları nelerdir?