İşsiz üniversite gençliğinin borçları nasıl ödenecek?
“Her ortaöğretim mezununu “üniversiteli” yapmak isteyerek “gençliği” işsizleştirdiniz!
Bu yurdun topraklarını işleyecek, suyunu kullanacak, şantiyesini çalıştıracak, ürünün hasadını yapacak, sanayisini canlandıracak, “hizmet” sektörünü verimli duruma getirecek “gençliği” yok ettiniz!
Şekere, kömüre, “hak edilmeyen” kazanca el uzatacak “gençliği” var ettiniz!
Bizde üniversite mezunu olmak;
Zor zanaat be usta!”
Geçtiğimiz ayın ortalarında bir yazıyı böyle bitirmiştim!
Üniversite gençliğinin “bu” duruma getirildiğini de “kimse” yadsımamıştı!
“Gençlik” bir yandan yalnızlaştırılıyor, bir yandan umutsuzlaştırılıyor, bir yandan istemedikleri işlere yönlendiriliyor, bir yandan gelecek bağları yok ediliyor…
Tüm bunlar yaşamlarının “en” verimli dönemlerinde; yaşamla aralarında bağ kuracak etmenler çürütülerek, “gelecekle” ilişkilendirilemeyecek yönelimler albenilileştirilerek yapılıyor!
***
Hani şu “kırkbeş liracık burs verilirdi, bugün altıyüzelli lira burs veriyoruz” açıklaması, ardından “bugün için ikiyüzelli lira verilmesi gerekirdi” denilerek verilenin çok sayılması biçiminde akıllarda yer eden KYK öğrenci kredisi var ya…
Üniversite mezunlarının şu an ne yaptıkları, yaşamlarını nasıl sürdürdükleri, bir işte çalışıp/ çalışmadıklarına bakılmaksızın aldıkları kredilerin ödenmesi için “tebligatla” karşı karşıyalar…
Devletin Tüik’i bile gençlikte her dört kişiden birinin işsiz, bunların çoğunluğunun üniversite mezunları olduğunu verileriyle açıklıyorlar!
Daha ağızları süt kokarken “milli eğitiminize” almışsınız, birbiriyle “ganyan atları” gibi yarıştırmışsınız, ailelerin “özel öğretmenlerden” ders almalarının önünü açmışsınız, yıllar akıp giderken aileye “ek yük” getirildiğinin önemini bastırmışsınız, mantar gibi üniversite açılmasını övgü saymışsınız, “bilgiyi” kirletmek pahasına puan düşürerek üniversitelerin boş kontenjanlarını doldurmaya kalkışmışsınız, genç/ diri/ verimli çağları burada iğdişlemişsiniz…
Üniversite mezunlarını; eğitim gördükleri alanlarda değerlendirmek yerine, bilgilerini/ üretime katmaya yöneltmek yerine, yeni bilgiler için önünü açmak yerine, gelecek için yeni bilgiler oluşturması desteklenmek yerine…
Ne yapılıyor biliyor musunuz?
***
Evet, gençlere ne yapıldığını, bedelinin ne olduğunu, hangi acılara gebe bırakıldığını görmeyen/ bilmeyen varsa kendi sokağında beş dakika gözlemci olsun!
Şunu da açıkça yazmak gerek:
Sistemin böyle yürümesini isteyen, yanında/ bildiği üç- beş genci şımarık/ konfor içinde yaşamasını örnek gösterecek bir çokları çıkacaktır!
Diyecektir ki, “benim bildiklerim var, ama boş olanı yok, hepsi iş/ güç sahibi!”
Bir zamanlar cemaatçi öğrencilerin sınavlarda başarılı olması, soruları “ful” yapması, istedikleri üniversiteye ya da işe girmesi, devletin en duyarlı yerlerinde etkin olmaları gibi bir şey…
Arkasında politikanın güçlü isimlerinden ya da “yine” yeni cemaatten bir destek olmadan “kaç genç” işe girebiliyor acaba?
Soru şu; nasıl bir gençlik?
Sorunun yanıtı; sistemin koşullarına uyan, boyun eğen, el pençe duran, aklı bir karış yukarıda…
Gençliği “keşke” diye başlayan tümceyi söylemeye itekleyen “ne” öyleyse?
***
Yıllarını okul sıralarında harcamış…
Gereksinmelerine katkısı olsun diye öğrenim kredisi almış…
Okulu bitirip, bir işe girince; bir yandan çalışacak, bir yandan yaşamını yönlendirecek, bir yandan kredi borcunu ödeyecek, bir yandan da gelecek için “hayaller” kuracak…
“Hayal” kurmadan yaşamak, yaşamla arasında bağ olmayanlar içindir!
Şu an bilinen “en” ünlü devlet adamının, “en” ünlü bilim insanının, “en” ünlü sanatçının, “en” küçük bilinen üç/ beş yaşındaki çocuğun bile kendince kurguladığı “hayalleri” vardır!
Orta okul, lise dönemlerinde “bugün” için “hayaller” kuranların, bugün geldikleri yerde yaşadıkları acının “açıklamasını” yapacak biri olmalı!
Ya iyi eğitim almadığını, ya iyi öğretilmediğini, ya iyi fırsatları değerlendirmediğini, ya iyi zamanı bulmadığını, ya yaşamda edilgenliğini, ya hiçbir işe yaramadığını, ya kovulsa da bacadan girmediğini, ya yalvarmayı bilmediğini, ye el/ avuç ovmayı başarmadığını, ya taklacı olmadığını…
Bana “liyakatten” söz etmeyin!
***
Peki, şimdi ne olacak?
Mantar gibi çoğalttığınız, kontenjanını doldurmak için “puanını” düşürdüğünüz üniversitelerden mezun olanların kapısına “tebligatlar” geldi!
Üniversite mezunlarının ellerinde birikmiş KYK kredi borçları…
Okulu bitirmelerinin ardından iki, üç, beş, yıl geçmesine karşın, “iktidarın” gerekçe olarak ağzında çiğnediği corona virüs saplantısı sürecinde soru şu:
“Bu” işsiz üniversite gençliğinin borçları nasıl ödenecek?
“Her şey insan içindir” tümcesini çok seven sistem “bu sorunun” yanıtı verebilmeli!
211021