*Barış
Ergenlik çağlarımda söylenirdi “Nasıl geçti habersiz o güzelim yılarım?” sözlerini içeren o şarkı ve ben ne demek istediğini ozanın, anlayamamıştım bulamadan önce kırkı… Üstelik yıllar geçiyordu kırktan sonra daha da hızlı… Derken… Günümüzde yirmilikler bile görüyor farkı ve diyorlar ki anlamadan geçiyor günler.
Bilimsel olarak gezegenimiz Dünya’nın dikey ekseninin değiştiği, günlerin artık 24 saat olmadığını açıklıyor uzmanlar… Bir de yaşamın tadını kaçırdıkça doğaya ve topluma saygısız azmanlar; anı, anıları ve ayları yakalamak giderek güçleşiyor. İşte Eylül ayı geldi bile. Önceki yıllarda 1 Eylül Dünya Barış Günü için beyaz güvercinler uçurup, şenlikler yaparken; 2020 yılından beri küresel bir salgının kollarında can verirken insanlık, bu gidişle Akdeniz’de, Ortadoğu’da yaşanan vahşi kapitalizmin sömürgeci ayak oyunlarında barış da can verecek Savaş Tanrısı ARES’in kollarında…
*Salgın
Ahmaklar, aptallar, andavallar, embesiller, dangalaklar ve akıllara gelen ne tür zeka düşkünlerini tanımlayan sözleri sıralasak da umurlarında değil. İnatla direniyorlardı MASKE takmamak için… Ve şimdi de direniyorlar AŞI olmamak için… Tüm uyarılar, yaptırımlar boşuna ve bir de fısıltı gazetesinde “Suriyeliler’den Corona’ya yakalanan yokmuş, neden onlara değil de Türkler’e musallat oluyor bu illet?” diye akıl ve mantık dışı sözler türetiyorlar.
Be hey sersem! Nereden biliyorsun onların Covid 19’la tanışmadığını? Üstelik ne çabuk unutuyorsun bu illetin Umre’den gelenlerden bulaştığını… Suudi Araplar’dan, Umreciler’in kapıp getirdiğine inanıyorsun da, Suriyeli Araplar’ın Corona kapmadıklarını nereden biliyorsun? Test mi ettin, araştırdın mı? Onların varlıklıları ülkemizin en güzel yerlerinde yaşarken, yoksulları ne durumda gidip baktın mı?
Dünya genelinde pek çok insan yaşamını yitirirken; bu küresel salgının ırk, dil, din, cinsiyet ayrımı yapmaksızın tüm insanları hedef aldığını anlayamadın mı?
Kendi ülkeni suçlarken “gerçek sayıları vermiyor” diye, Didim’e tatile gelen İngiliz hemşirenin de, Alman gezginlerin de aynı suçlamayı kendi hükümetlerine yönelttiklerini öğrendikten sonra, yaşanan küresel felaketin boyutlarının ne kadar korkunç olduğu böylesine açık, seçikken… Şimdi böyle sen umursamazca MASKESİZ ve AŞISIZ; sokaklarda VİRÜSYAYAR bir yaratık olarak gezerken, daha ben ne diyeyim?
Kuşkusuz sana “halk düşmanı katil” diyebilirim!
*Savaş
Geçen yıl turistik gezi teknesiyle, Meis adasına Yunan’ın tam donanımlı asker çıkardığını Kaf dağındaki sağır sultan bile duydu, fotoğrafları da “hiç bir şeyin gizli kalmadığı günümüz dünyasında” görüldü. Elbette ki Yunan inkardan geldi, yalnızca devriye değişimi dedi ama herkesin bildiği bir şey varsa o da şudur ki…
Sen 24 Temmuz’da Ayasofya’da Cami açılışıyla gündemi değiştirip, LOZAN’ı anmazsan ve saymazsan…
Meis adasına asker de çıkarırlar, sana meydan da okurlar.
Sonuç olarak…
Bu tartışmaların yaşandığı günlerde; bir yerde pekmezli aşure tarifi verenler, diğer yanda “Akdenizdeki kırmızı çizgimiz budur ” diyerek Türkiye’ye ültimatom verenler…
Buna karşın Yunan’ı ve onun arkasını kollayan 7 düveli; bir kez daha denize dökecek o kahraman Başkomutan da yok.
Ve bu arada…
Rus da diğer cephede “PKK teröristine destek vererek” sürekli gösteriyor gerçek yüzünü… Bu gidişle yoksul Mehmetçiklerin Anaları daha çok yaşarlar endişeyi, ölüm korkusunu ve hüznü… Halkınızdan çok sevdiğiniz Arap da “her dönemde olduğu gibi” emperyalistlerden yana seçti yönünü… Demek ki onları ve dinlerini kutsal saymak da kurtarmıyor bu zevahiri? Ey Türk, titre ve kendine dön, aç gözünü! Sana, senden başkası dost değil!
*Eğitim
Öğretmen Maaşları Bütçe’ye yük demişti “atanmış” Milli Eğitim Bakanı (gerçi seçilmiş olsaydı sanki ne değişirdi ki? Sonuç olarak ona da görevden el çektirildi).
Kamuya hizmet vermek için istekli olan siyasetçiler, koltukları kaptıktan sonra kamu hizmetlerini hep yük olarak görürler. Seçim öncesinde verilen parlak sözler uçuşur havada, seçim sonrasında uçan balonlar gibi patlayıverirler iktidar ele geçirilince ki her şey köprüyü geçene kadardır.
Bütçe’den MEB yerine, DİYANET’e gidiyorsa paralar, bu ülkede gerçek YÜK nerede bunu doğru adresde arayıp, soralar!
Özellikle de “doğurun en az 3 çocuk, 3 de yetmez 5 çocuk doğurun” dediklerini unutanlar, görmek istemiyorlar ama ne yazık ki yetmiyor öğrencilere ne öğretmen, ne okul, ne de sıralar… Ekmek, süt ve elma; onlar zaten yok sofrada… Çocuk yeterince beslenmeyince; nasıl büyüye, nasıl beynini geliştire? Bunları kendisine dert edinense hiç yok…
Ama Cumhuriyet ve kurucusu Atamız’la uğraşan çok… Bakalım nasıl çıkacağız düze?
Didim
YAZARLAR
9 saat önceEKONOMİ
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce