Bayramımız kutlu olsun! (Nankörler hariç)/ Bu gün 30 Ağustos…
(Haftanın makalesi)
19 Mayıs 1919’da çaktı ilk kıvılcım, bir avuç yurtseverin yüreğinde. Çoban ateşleri yaktı bu kıvılcım yurdun değişik cephelerinde. İlk meyvesini verdi 23 Nisan 1920’de. Milletin sesi oldu; ortak! Büyük Millet’in Meclisi doğdu.
“Milleti, Yine Milletin Azim Ve Kararı Kurtaracaktır diyerek meydan okudu emperyalizmin desteklediği 7 düvele. Eksiği çoktu ama azimliydi. Yoksun ama kararlıydı. Yoksuldu ama inançlıydı.
Bir amaç için savaştaydı ülke topyekûn: Bağımsızlık!
Bir haklılık savaşıydı bu.
Ve bu haklılığıydı yoksulluğu, yoksunluğu zafere taşıyan.
İşte bu gün o gündü. 30 Ağustos 1922… Son nokta konuldu İzmir’de 9 Eylül’de…
Milletin azim ve kararı kurtarmıştı ülkeyi, emperyalizmin dahili ve harici uşaklarının çizmelerinden…
Ve bu zaferin bayramı, halkın hak ettiği demokratik bir hukuk devleti olarak yepyeni ve en büyük bir bayramla taçlandırıldı zaman kaybetmeden.
Atatürk’ün “En büyük eserim” dediği CUMHURİYRT doğdu 1923’ün 29 Ekim’inde.
Tamamlanmıştı Ulusal – Milli bayramlarımız. Çağdaşlaşma aldı sırayı.
*
Bundan ötesi artık, Türk Milleti’nin doğrudan göreviydi.
Ve bu görev Büyük Atatürk tarafından; “Benim naciz vücudum toprak olsa da Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır” denilerek, Türk Gençliği’nin koruma, kollama ve savunmasına verildi.
Ve denildi ki;
“Ey Türk gençliği! İlk görevin Türk bağımsızlığını, Türk cumhuriyetini sonsuza kadar korumak ve savunmaktır.
Varlığının ve geleceğinin tek temeli budur. Bu temel senin en değerli hazinendir. Gelecekte bile, seni bu hazineden yoksun bırakmak isteyecek iç ve dış düşmanların olacaktır. Birgün bağımsızlık ve cumhuriyeti savunmak zorunluluğuna düşersen, göreve atılmak için, bulunduğun durumun olanak ve şartlarını düşünmeyeceksin!”
” …daha acı ve daha tehlikeli olmak üzere, ülkenin içinde iktidara sahip olanlar duyarsızlık, sapkınlık ve hatta ihanet içinde bulunabilirler…”
Ey Türk geleceğinin evladı! İşte, bu durum ve şartlar içinde bile görevin Türk bağımsızlık ve cumhuriyetini kurtarmaktır.”
“Söz konusu vatansa, gayrisi teferruattır” diyen Ata’sının bu vasiyetle emrettiği kutsal emanetin bilincindedir 7’sinden 70’ine Türk gençliği.
*
Nasıl ki bu ülkenin yurtseverleri, Kurtuluş Savaşı günlerinde ülkeye ihanet eden, Damat Ferit’lere, Atatürk’e idam fermanı veren Şeyhülislam Mustafa Sabri’lere pabuç bırakmadıysa, bu günün Damat Ferid’leri, Mustafa Sabri’leri olmaya özenenlere hiç pabuç bırakmaz!
Yaşadığımız Fetret Devri’nin sahte ortaçağ gladyatörlerine bırakılmayacak kadar önemli görüyoruz bu ülkeyi.
İşte bu nedenle de Kurtuluş Savaşı’na destek çıkan M. Rifat Börekçi ve Ahmet Hulusi’lerin safında değil de, Atatürk’e idam fermanları çıkaran ve onay veren Damat Ferit destekçileri Mustafa Sabri’lerin safında yer alıp, bayramlarda, seyranlarda, hutbelerde, meydanlarda, her fırsatta Atatürk’e hakaret edenleri lanetle anıyoruz.
Atatürk’ün bahşettiği makamın kendisine sağladığı yetkiyle, Ayasofya’nın açılışında minbere elinde bir kılıçla çıkan Diyanet İşleri Başkanı, Erbaş, "Bizim inancımızda vakıf malı, dokunulmazdır, dokunanı yakar; vakfedenin şartı vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete uğrar" ifadesiyle Mustafa Kemal Atatürk'e lanet okuyor.
Demezler mi adama; “bre nankör; bu gün cami olarak açılışını yaptığın Ayasofya, Atatürk tarafından kurtarılmasaydı, sen bu laneti okuyacak mıydın, kime okuyacaktın, sen olacak mıydın?
İzanlı bir ahlak, hiç değilse bu yorumları yapar da bari, nankörlük etmez ve çeker o dibinden kopası dilini lânetten!
Dini araç olarak kullanarak cumhuriyete ve Atatürk’e saldıran o örümcekli nankör kafalar var oldukça, bu cumhuriyeti korumaya kararlı yurtseverlerde bu karanlık, yobaz, riyakar, ortaçağ zihniyetiyle mücadeleye devam edecektir.
*
Bari kör olmada; Afganistan'ın içine düştüğü durumu gör!
Bir ulus olamamanın, bir devlet olamamanın acısını Afgan halkı nasıl yaşıyor, hangi büyük bedelleri ödüyor, nasıl badireler atlatıyorlar kör olma da, nankörlük etme de onu gör.
Bugün Afganistan gibi bir kaos ülkesi değilsek, bir ulus, bir devlet inşa edebilmişsek Atatürk ve silah arkadaşlarının o gün ödediği bedeller ve atlattıkları badireler sayesindedir.
Bugün 30 Ağustos. Büyük Atatürk ve silah arkadaşlarının, atalarımızın kutsal emaneti olan Anadolu topraklarının emperyalizm destekli işgalcilerden kurtarılırken kazandığı, bağımsız bir devlet olmanın kapılarının açıldığı büyük zaferin 99. yıl dönümü… Emeği geçenlere ve emeği geçenlere minnet duyanlara kutlu olsun.
30 Ağustos 2021