Eğitim, aksatılmadan/ savsaklanmadan yürütülecek mi?
Okulların yüz yüze açılmasına bir hafta kaldı. Bölük/ pörçük yapılan yarım yılı da saymazsanız, iki yıldır öğrencilerin/ velilerin özlemle beklediği güne parmakla gösterilecek günler kaldı!
Yirmi yıldır eğitimde “iyisini” bulamayan “iktidar”, geçtiğimiz günlerde atanan yeni bakanla “istenen” ivmeyi yakalamak için çaba harcanacağını, söyledi.
Çaba harcanacak, uğraş verilecek, çalışılacak, geceler gündüze katılacak, uykusuz kalınacak…
Ama “istene” ivme yakalanacak!
Bu yurdun bir yurttaşı, bu yurdun okullarında eğitim görmüş bir öğrenci, bu yurdun okullarında eğitim gören çocuklar yetiştirmiş bir velisi olarak “neler” yapıldığını bilmek “herkesin” hakkı olmalı!
Dünya Sağlık Örgütü’nün diyemediği “salgın” sözcüğünü dillerine pelesenk yapanların eğitimi de, ekonomiyi da, sosyal yaşamı da, bilimi de ne duruma düşürdüğü ortada!
Bu “salgınsa”, gerekleri yerine getirilmesi zorunlu değil mi; peki, getiriliyor mu?
***
Bu soruyu “iktidara” yakın bir eğitim sendikasının başkanına sordum:
“Okullarda yüz yüze eğitime hazır mıyız?”
Sağa- sola başını çevirdi! Dudaklarını kendine çekti! Gözaltlarını kırıştırdı! Ağzını bilinçsizce her yana oynattı! El- kol hareketlerini saymıyorum bile…
“Sınıfın pencerelerini aç/ kapa demekle olmuyor ki” dedi!
Ayrıntılara da girdi…
Sınıf yoğunluğu değişmeyecekti!
Koridorlar, lavabolar, diğer temizlikler için görevli verilmemişti!
Havalandırma sistemleri konusunda açıklayıcı bilgi yoktu!
Eğitimci sayısında belirgin biçimde artış yapılmamıştı!
Kırk kişilik sınıfların ikiye bölünmedi sağlanamamıştı!
Öğrencilerin maske gereksinmesi konusu dile getirilmemişti!
***
Peki, aylardır “gereken hazırlıklarımız yapıldı, yüz yüze eğitime geçiş için eksiklerimizi tamamladık” diyen bakanlığın, “sözünü” ettiği hazırlık neler?
Bir “salgın” sürecinden geçiyoruz, olağanüstü günler yaşıyoruz, uyulması gereken kurallarımız var ya…
Maskesiz okula alınmayacağı,
Okullarda sosyal aralığın sağlanacağı,
Öğrencisi olan velinin aşı ya da pcr testlerinin zorunluluğu,
Aynı biçimde öğretmenler için de aşı ya da pcr zorunluluğu,
Belli aralıklarla sınıf penceresinin açılıp/ kapanması
Bunların hangisinin “bakanlıkla” ilişkisi var?
Temizliği de, havalandırmayı da, maskeyi de, aşıyı da, pcr testini de yerine getirecek/ uygulayacak olan öğretmenler, veliler, öğrenciler…
Bakanlığın, gerçek anlamda “iktidarın” üzerine düşen yeterli eğitimci kadrosu, ders saatleri arasını öğrencinin “bulaşı” korkusu yaşamadan geçirmesini sağlayacak temizlik çalışanı, sınıflarda her an işler durumda olacak “havalanma” sistemi, sınıfların yirmi/ yirmibeş kişilik öğrencilerin olacağı biçimde düzenlenmesi…
İki yıldır, eğitimin baltalanması/ ertelenmesi/ savsaklanması için her tür “gerekçeyi” sıralayan “iktidarın”, geçen süreçte “eğitim” adına ne yaptığını sormamız gerekmiyor mu?
***
Geçtiğimiz gün bir veli anlatıyordu…
İlköğretime gidecek çocuğu için yaptığı harcamayı anlattı!
Daha bunun içerisinde “beslenmesi” yok, “servisi” yok öğrencinin…
İşin bir diğer acı yanı da, bundan sonra “eğitimin” hangi ölçütte olacağı konusunda da bir güvence yok!
Sistemin, kendi yaşamsal kurallarına uyulmasını sağlamak için “salgın” adı verilen bir olgu var!
“Salgın” nedeniyle okulları kapattınız, emekçinin geçimi sağlayacağı alanları tıkadınız, sokakları yasakladınız, sinemaları/ tiyatro salonlarını kilitlediniz; buna karşın sistemin süreci iyi kullanması/ kazanması için bankaları açık tuttunuz, küresel mağazaların bulunduğu alış veriş merkezlerine düzenlemeler getirildiniz…
Velinin, tüm harcamaları yaptıktan, gereksinmeleri karşıladıktan, eksiklerini tamamladıktan sonra “haydi kapanıyoruz, olgu sayısı tavan yaptı” denilmeyeceğinin güvencesi yok!
Velilerin şunu bilmesi gerekiyor:
Eğitim, aksatılmadan/ savsaklanmadan yürütülecek mi?
***
İki yıl önce okula başlayan çocuklar, şimdi ortaokul/ lise sıralarında olanlar “çok” şey yitiriyor!
Eğitim olmadan; ne üretiminize, ne toplumsal yaşamınıza, ne ekonominize, ne biliminize yön verme/sorma- sorgulama olanağınız yok!
Lise çağlarında bir öğrenci, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımında “kimsenin benden haberi yok, sorulduğunda da z kuşağı diyorlar. Arkadaşlarımla kafeye oturacağım, cebimizde çay parası yok! Tutmuşlar kanaldan, köprüden, denizden çıkarılacak yakıtın havasını atıyorlar! Ben uyumuyorum, gözlerim açık! Elektriğe de, doğalgaza da gelen zamları görüyorum” diyor!
Gençlerin “yangın yerine” dönmüş yerleri acıyor; bunu da biliyorlar!
280821