Birini incittiğimiz de, kendimiz incindiğimiz de ya da hiç yoktan birbirimizi kırdığımız anlardaki geri dönüşlerde nasıl da zorlanıyoruz öyle değil mi?
Sorun çok küçük dahi olsa kolay kolay affedemiyoruz.
Uzmanlar böylesi zamanlarda durup soluklanmayı ve işleri oluruna bırakmayı öğrenmemiz gerektiğin belirtiyorlar.
Çünkü bunu öğrenemediğimiz her durumda; içimizde yavaş yavaş tehlikeli duygular kök salmaya başlıyor…
***
Gözümüzü karartan öfke, düşüncelerimizi kemiren kızgınlık ve en kötüsü de kin…
Oysaki onun hemen önünde derya deniz SEVGİ var…
Bizler bu tehlikeli duygularla boğuşurken; tüm o olumsuz duygular; sevginin tılsımını görmemizi engellemek için her planı devreye sokuyor.
Duygularımız hassasken beliriveren düşünceler yumağı tehlikeli duygulara öyle anlamlar yüklüyor ki hepsini gerçek gibi algılıyoruz…
***
Esas anlamlı olanın sevgi olduğunu ve onun iyileştirici gücünü hatırlamakta zorlanıyoruz…
Sevginin sabırla ve anlayışla beslendiğini unutarak hem de…
Böylesi durumlarda insan kendisini bile tanımakta zorlanıyor.
O halde duygusal anlamda işler sarpa sarınca içgüdülerimize güvenip biraz soluklanıyoruz.
Böylece içgüdülerimiz bize ikinci bir şans yaratmamız için gereken enerjiyi bulmamıza vesile olacak.
***
Hiç unutmamak gerekiyor ki kalp kırıklıkları insanları inciterek geçmiyor.
Tersine yara üstüne yara açıyor.
Pişmanlık listesine artılar kazandırıyor.
Boş yere hem de….
Karşımızda her olayda dik duruşunu ve zarafetini kaybetmeyen insanlar gördüğümüzde hep onlar gibi olmak istiyoruz.
Peki, ya gerçekler ve işin perde arkası?
Böyle görünmek adına vazgeçtikleri, içlerine attıkları, sakladıkları…
Bunların hepsi tam bir bilinmezlik…
***
Yaşamda yol aldıkça tecrübe ediniyoruz. Acı tatlı duyguların bizlerde bıraktığı anılar her birimize farklı özellikler getiriyor.
Her ne yaşamış olursak olalım; “neden böyle oldu”yerine;
Bu durum beni neden bu kadar rahatsız etti diye soracağımız gün; ne incineceğiz ne de başkalarını yok yere inciteceğiz…
Unutmayalım ki bazen sevgi insanı tercih yapmaya zorlayabilir.
Üstelik o an geldiğinde, o ana kadar yapmayı düşünmek bile istemediğimiz şeyleri yapmak zorunda kalabiliyoruz.
İşte bu da hayatın gerçeklerinden biri…
***
Affetmek ise yapılanı kabullenmek değil hiçbir zaman.
İyi ile kötüyü ayıran çizginin hepimize dokunduğunu anlamaktır. Çünkü affetmek kalpteki tüm kapıları tek tek açıp bizi özgürleştirecek yegane şeydir…
Sevgi varsa yapabiliriz.
Hem de her şeyi…
Artık sevdiğimiz, özgürce hayal kurup kurduğumuz hayallerin ortağı olduğumuz bir hayat yaşayabiliriz.
Her yeni gün de şaşırmaya devam ederek…
Dolu dolu yaşayarak…
Kimi zamanda derin sulara girerek, dalgalarla boğuşarak; ama hep su üstünde kalarak…
***
Hep su üstünde kaldığınız sevgi dolu, sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmenizi ve tek şikayetinizin ise “çok sevilmek” olmasını diliyorum…
İstanbul 06.02.2021 05.50
YEREL HABER
Az önceEKONOMİ
23 saat önceYAZARLAR
24 saat önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce