Empati… İnsanlığın yüce noktası

Tanrı, insanı yaratırken öncelik tanımamış..  ‘Mükemmel’e ulaşmak için aceleye gelsin istememiş olmalı. (Ama görünen o ki; çok da yararı olmamış beklemenin - Erden davranmış olmalı iblis) Topu topu 110 (kadar) elementle başlamış işe. Ve önceliği “madde”ye vermiş. Yerde gökte, uzayda; Güneş’te, Ay’da, yıldızda, Mars’ta, görülen-görülmeyen, her bir maddenin temelinde ve dahi sonraki evrelerinde işte hepsi bu 110 (kadar) element.. Tanrı işin ikinci aşamasına geçmiş “madde” sonrası. ‘Varlık’ çıkmış ortaya!... Canlı, cansız… Taş, kaya, odun, petrol, ayı, inek… Koyun… Demiş;” Canlıysa, büyüsün gelişsin, üresin, tepki versin, organize olup organizma olsun. Yaşamına hem enerji, hem de anlam katsın. Çevreye uyumu bilsin…” İnsanı yaratarak geçmiş üçüncü evreye. Ağız, burun, kulak, göz, baş, el, ayak… Ve organ adıyla tüm teşkilat… Delmiş, takmış ama salmamış ortalığa. Henüz  “mükemmel” saymamış. Demiş; - Hayvanlar da sahip bunlara… İnsan olacaksa; farkı olmalı. Yoksa ne farkı kalır insanın ayıdan, kuştan, kurttan, odundan? Tanrı lütfetmiş, diğer canlılara vermediği başka hasletlerle insandan esirgememiş. * Akıl eklemiş önce; düşünsün, algılasın, öğrensin, bilsin, sorgulasın diye… * İzan ve irade eklemiş, aklını kullanmayı bilsin istemiş… Kula kul olmayı değil; yolunu kendisi bulsun istemiş… * Vicdan eklemiş;  ölçsün, tartsın, doğru hükmü kursun istemiş: Uzun çöp kırılsın, kısası hakkın alsın diye… Kötüye kötü, doğruya doğru desin… Haklıya da haklı… * “İnsanı, insan kılmak için” Tanrı, bunlarla da yetinmemiş Sevgi demiş eklemiş saygı demiş eklemiş… Vefa, erdem, ahlak, hoşgörü… Daha onlarcasını koymuş insanlığın yaşam torbasına… Toplumsal huzur adına… * Bir haslet daha vardır ki Tanrı’nın insanoğluna bahşettiğ; söz etmeden geçmek olmaz: “İnsan” olmanın en yüce emaresi: Empati! Kişinin kendisini duygu ve düşüncelerinden soyutlayarak bir başkasının inançlarını, arzularını ve özellikle içinde bulunduğu durumun yarattığı duygularının farkına varabilme, anlayabilme hissedebilme  -içselleştirme yetisi… Bir an için “ben” duygusunu “sen” yerini kaim kılınması. * Hiç düşündünüz mü; nasıl hoşgörülü bir toplum olurdu, şayet siyaset hazmedebilseydi empatiyi!… Dil, kırmazdı, incitmezdi hiç kimseyi… Demokrasi de olurdu, hukuk da işlerdi. Her birey, her makam kendi yetki, sorumluluk ve özgürlük sınırlarını da bilirdi. Serilir miydi ortalığa “çöplük, pislik, tezek” siyaseti? “Terbiyesiz herif” söylemine yer olur muydu; şayet var olsaydı siyasette empatinin zerresi! Binlerin toplandığı kongrelere övgüler dolusu teşekkür gönderilir miydi;  salgın gerekçesiyle, 5 kişilik apartman toplantısı yasaklanmışken! 13 +3 şehit için ulusal yas tutulması gereken bir günde; “ulus ağlarken milyonlar önünde gülmek nasıl bir duygu?” dedirten görüntünün bir yerine sok hadi empatiyi! Terbiyesiz herif” ifadesinden sonra, sok hadi üç dakikacık dursun empati! “Başarırsam başarı benim; Başaramazsam hata senin!..”  İnsan olmanın temeli, empati, neresinde bu düşüncenin? * Yoook arkadaş! Bu kafada “empati” soksan durmaz! Bu kafada demokrasi var olmaz… Bu kafayla hukuk reformu zaten olmaz. Oysa; tarihe “İyi adamdı” sıfatıyla geçmek için, daha çok gerekmez mi empati? * Sözün özü; Aklın, izanın ve vicdanın varsa, empati yap “insan” ol! Yoksa, kayadan, ayıdan, kurttan kuştan, odundan farkın olmaz senin de! Unutma; her bi-şeyin temeli 110 (kadar) element! * Her konuda yetkili olup, hiçbir konuda sorumlu olmamak, empatiye gerek duymamak olarak mı algılanıyor acaba! Bir dini inanca sahip olunca ahlaka gerek olmadığını sanmaktan ne farkı var bunun!?. Yazık! Çok yazık! Tükenen insan, tüketilen insanlık… Ülkemin hak ettiği durum bu değil! * 18 Şubat 2021  
Benzer Videolar