Kılıçdaroğlu hem demokrat, hem de muhafazakar…  

ABONE OL
28 Ocak 2021 17:45
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

Alanlarda/ halkın önünde söylenen sözlerle, iki- üç kişilik oturumlarda anlatılanlar arasında “çelişki” varsa nasıl adlandırılır?

Başka bir anlatımla:

“Halkımızın yaşadığı sorunları biliyoruz, yaşam zorluklarını biliyoruz, partimizin ilkelerini biliyoruz, bunlardan ödün veremeyiz” derken, apansız nasıl “önceden konuştuklarımızı unutalım” sonucuna varılabiliyor!

Bunun açıklaması nedir?

Partinin hem uygar/ çağdaş/ demokrat çizgide olduğunu ileri sür, hem de “muhafazakarlık” üzerine sevici/ isterikli/ savunucu söylem geliştirmeye kalkış!

Bu açık değil mi?

***

Sosyal medyada “bizkaçkişiyiz” benzeri platformlar oluşturulğunda ilgiyle izlemeyi yeğlerim.

“Bizkaçkişiydik” gerçekten? Aynı düşünceleri paylaştığımız, aynı yazgıyı kucaklayacağımız, aynı geleceğe umutla baktığımız “kaçkişi” vardı?

Ya da “herkes” olması gereken yerde miydi?

Emekçi/ dar gelirli/ köylü/ kentli/ ezilenler yerini bulmuş muydu?

Ülkenin içinde bulunduğu çıkmazın nedenleri olanlar, bu ülkenin toprağından/ insanından kazandıkları kadar sorunlarda “ellerini taşın altına” koyuyorlar mıydı?

Çiftçi toprağında, bilim insanı laboratuvarında, öğrenci okulunda, sanatçı işinin başında, yönetenler “denetim” çarklarını “eşit” biçimde işletebiliyor muydu?

Bu yurdun insanı “bizkaçkişiyiz” sorusunun yanıtını alabiliyor muydu?

***

“Sapla saman” gibi…

Kimin nerede olduğu, nerede ne yaptığı, yaşadığı şatafatı nasıl var ettiği, bu ülkede yoksulluğun neden yaşandığı, bu denli ağır koşulların yurttaşı neden kıskaçta tuttuğu…

Kayganlıktan, yandaşlıktan, tutarsızlıktan, haksızlıktan başka “tanım” bulabilen var mı?

Daha birkaç yıl önce “düğme” iliklerken elleri titreyenlerin, kendilerinin olmayanı alabilmek için salya-sümük gözyaşı dökenlerin, eğilmekten vücutlarında “kendilerinden” olan hiçbir şey bırakmayanların geldikleri yer, sürdürdükleri yaşam, toplumdaki ayrıcalıkları öyle göze batıyor ki!

Ne yapmışlardı, ne emek vermişlerdi, ne katkıları olmuştu da oradaydılar; bilen biliyor!

***

Bugün “nerede” olursanız olun, belirlenmiş “kurallarıyla” karşılaşırsınız!

Yerel yönetimler başta bildiklerimiz olmak üzere, tüm siyasi partilerin, tüm kurumların, tüm üç-beş kişiden oluşan ailelerin bile “yapılarını” oluşturan/ herkesin bildiklerinden de olsa “kuralları/ koşulları/ ilkeleri” vardır!

Örneğin bizde “hak ettiğini al, başkalarına yapılsa da haksızlıklara karşı koy” kuralı vardır.

Bu ülkenin kurucu niteliğini taşıyan, ulu önderin kurduğu bir siyasi partinin de olmazsa/ olmazıdır bu kural!

CHP’den söz ediyorum…

2017 yılında yapılan referandum ile benimsenip, Haziran 2018 seçimiyle yaşama geçen Cumhurbaşkanlığı hükümet Sistemi’nin ardından CHP’de güncelliğini yitiren/ yeniden ele alınması gereken parti programının güncellenmesine yönelik çalışmalardan söz edilmişti.

Bugünlerde Genel Başkan Kılışdaroğlu’nun “yok” saydığı dünyanın dört bir yanındaki merkez sol/ sosyalist partilerin programlarının göz önünde tutulacağı, çağdaş bir yol izleneceği belirtilmişti o zamanlar…

Bu çalışmalar için akademisyenlerden oluşan bir kurul oluşturulacak, sözde CHP’yi “21. yüzyıl Türkiyesi’nin her türlü gereksinimine yanıt verebilen” bir konuma getirilecekti!

O çalışma yapıldı mı, çalışmaların içerisinde kimler vardı, izlenen yollar benimsendi mi, tartışmalar yaşandı mı, CHP kendini “yeni” sürece hazırladı mı?

Tüm bu soruların yanıtını bilen yok; ancak bir değişim var!

***

“Yakın bir gelecekte göreceksiniz Mustafa Kemal’in Türkiye’sini demokrasi ile taçlandıracağız. Bu bizim görevimiz. Çünkü bu partiyi kuranlar Cumhuriyet’i kurdular. Çok partiyi hayata getirdiler. Bu partiyi kuranlar sosyal demokrasiyi getirdiler” demişti, bundan iki yıl kadar önce Genel Başkan Kılıçdaroğlu.

Burada, “21’inci yüzyılın sorunlarını 18’in yüzyıl kavramlarıyla mı çözeceğiz? Nedir sağcılığın, solculuğun kriterleri” sorusunu nereye oturtacağız?

Bu açıklamalar aklı başında birinin söyleyeceği sözler değil; olamaz da!

Şunları da bir yıl önce söylüyor Kılıçdaroğlu:

“Muhafazakâr kesimlerle yaptığımız toplantılarda bazen kendilerine takılıyorum, ‘Siz kendinize muhafazakâr diyorsunuz ama muhafazakâr değilsiniz. Asıl muhafazakâr bizdik, yıllar yılı değişmemek için direndik’ diyorum.”

Kılıçdaroğlu hem demokrat, hem devrimci; Kılıçdaroğlu hem de muhafazakar…

Bir de “yıllar yılı değişmemek için direndik” sözlerinin sahibi…

***

“Günebakan” demek yerine “ayçiçeği” demeyi yeğlerim!

“Gün” varken bakan, “yokken” başını eğen bir tutumu hoş bulmuyorum!

Kılıçdaroğlu’nun bu “çelişkili” sözlerini CHP’ye mal etme haksızlığını doğru bulmasam da; CHP’ye zarar vereceğini, seçmeni sandıktan uzaklaştıracağını, kopuşlara neden olacağını biliyorum!

Herkesle görüşebilir, herkesin düşüncelerini değerlendirebilir;

Ancak kurucu CHP’nin ilkelerini/ ideolojini/ kurallarını yok saymama koşuluyla!

Alanlarda ne söylendiyse, yurttaşa hangi sözleri- verdiyse/ iki-üç kişilik oda toplantılarında da aynısını söylemesi koşuluyla…

Tüm “çelişkili” açıklamalardan uzak durması koşuluyla…

Yoksa bunca olanları düşününce, “Cumhurbaşkanlığı hükümet Sistemi’nin” varlığından hoşnut biri olarak anacağız!

270121

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP