Son zamanlarda en çok kurduğum cümlelerin başında “hayal ettiğim ülke ve toplum bu değildi” cümlesi geliyor…
Çok uzakta Nazım ustam da dün keşke “benim ülkem de böyle olsa” diye seslenmiş…
Hayalimi duyar gibi…
Üstelik birilerine her fırsatta kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi hatırlatıp “ne oldu bize” diye sormaktan usandığım bir dönemde…
Daha da acısı ne biliyor musunuz; “pis kokulardan” rahatsız değiliz gibi…
Neyse!
Hadi gelin benim ülkeme hep birlikte bakalım.
***
Düşünsenize:
Siyasi liderler birbirleri hakkında yaptıkları her açıklamadan sonra diğeri sadece “teşekkür ederim, teveccühünüz” diye karşılık veriyorlar.
En tepedekiler’deki bu nezaket dalga dalga bütün ülkeye yayılıyor. Kibarlık bir meziyet değil her bireyin genlerinde var olan özellik…
Kimse kimseye hakaret etmiyor, tehdit etmiyor, hedef göstermiyor…
Dilde küfür içeren kelimeler yok…
***
Cumhurbaşkanı kim olursa olsun makamın işlevi değişmiyor.
Söz konusu kişi göreve başlarken “tarafsız olacağıma namusum ve şerefim üzerine yemin ederim” diyor.
Ve bu yeminine bir gün bile ihanet etmiyor, görev yılları boyunca bu yeminine sadık kalıyor.
Kimse de bu yüzden onu alkışlamıyor…
“Bizim cumhurbaşkanımız tarafsızdır” diye onu takdir etmemiz gerekmiyor. Gönül rahatlığı ile bütün Cumhurbaşkanlarımız zaten böyleydi, diyebiliyoruz…
***
Başbakan ve bakanlar kurulunun diğer üyeleri, parlamentodan “güvenoyu” aldıktan sonra “biz artık bütün ülkenin hükümetiyiz” diyorlar:
Bize oy verenlere de vermeyenlere de eşit hizmet götüreceğiz!
Milletvekilleri esas mesleklerini sürdürüyorlar parlamentonun toplantı günlerinde başkente geliyorlar.
Çalışma günleri kadar ödenek alıyorlar. Düzenli maaşları yok.
***
Hiçbiri siyaseti “meslek” olarak benimsemiyor, bankamatik maaşlısı değil…
Pahalı hediye kabul etmiyorlar…
***
Üniversiteler bilim yuvası olmanın gereklerini her gün yerine getirmenin onurlu çabası içinde yeni fikirlerin tartışma merkezi işlevini sürdürüyorlar.
Öğrenci derneklerinin başkan ve yöneticileri rektör ve dekanlar ile her hafta düzenli görüşerek taleplerini iletiyorlar…
İlim bilim sanat için ne lazımsa…
İç güvenlik birimleri, insan haklarının korunması konusunda çok dikkatli davranmaya özen gösteriyorlar.
***
Büyük bir sendikanın düzenlediği mitingin güvenliğini sağlamak için kürsü yanına dizilen 15 polisin en genç olanı,
Dağıtılan bildirileri merak ettiğinden işçilerin elinden bildirileri izinsiz aldığı için, amiri tarafından uyarılıyor.
Emniyet müdürü polis memurunun ifadesinin alınmasını istiyor. İçişleri bakanı sendika başkanından özür diliyor…
***
Yatırım bakanlıkları devletin yetiştirmekte zorlanacağı büyük projeler için açtığı ihalelerde ikiden fazla iş alan müteahhitler yeni ihalelere girmeyeceklerini açıklıyorlar.
***
İşçilerin sendika üyelikleri kanuni zorunluluk haline getirildiğinden, çalışanların tamamı örgütlü olarak toplu iş sözleşmeleri kapsamı içinde oluyorlar…
Parlamento dışı siyaset yapan grupların da yasama organı içinde yer almaları için;
Cumhurbaşkanının öncülüğünde bütün parti liderleri yasal düzenlemelerin nasıl olması gerektiği üzerine toplanıyorlar.
***
Kadınların ve çocukların toplumun içindeki yerlerini daha öne çıkarmak konusunda her şehirde çalışma grupları oluşturuyor.
Orada alınan kararlar doğrudan parlamentoya gelebiliyor…
***
Haksız zenginleşme, rüşvet alma, komisyon alma, peşkeş yok…
Saray takıntısı yok…
Şatafat şaşaa ve israf yok…
Saltanat yok…
Binlerce koruma, zırhlı lüks araba yok…
Kibir yok…
Bencillik kabadayılık yok, her şeyden önemlisi de “yalan dolan” yok…
***
Keşke olsaydı…
İşte benim ülkem bu,
İşte benim başbakanım işte benim Cumhurbaşkanım bu, diyebilseydim…
Geldim…
Muhtemelen yakında giderim; galiba gözüm açık gideceğim…
Allah belanızı versin…
Bitmediniz…
Bitmediniz gitti ulan, yeteri biliyorsanız YETER, gebereceksiniz doymadınız hala…
İstanbul 28.01.2021 04.58
YEREL HABER
3 saat önceEKONOMİ
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce