Orman ve anıt…

ABONE OL
20 Aralık 2020 13:37
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

İnsanoğlu kendi başına ya da dostlarının, sevdiklerinin başına gelene kadar fark etmiyor acının ve felaketin büyüklüğünü…

Cuma günü yandaş bir gazetenin küçücük bir köşesinden öğrendim pandemiden öldüğünü…

Dün akşam aradım eşini…

İkisi de can dostlarımdı benim…

Yazacağımı bildiği için yazma dedi, bırak devlet kendi utancında boğulsun…

Onun için adını yazamıyorum…

Ateş düştüğü yeri yakar diye boşu boşuna dememişler…

***

Y.T.Ö ile kırk dört yıllık dostluğumuz vardı…

Trenle gitmiştik Ankara’ya…

İki çulsuz, onun babası da benim babam gibi Karaisalı’ nın Boztahta köyüne kayıtlıydı…

İkimizin de annesi Çerkez…

Onun sırtında eğreti bir ceket, bende Erol ağabeyimin artık giymediği çizgili gri bir takım elbise ve babamın gömlek ve kravatları…

Yani ikimizin de sırtında emanet ya da kiralık gibi duran kıyafetlerle gittik kayıt yaptırmaya…

O tıp fakültesini ilk yirmiye girerek kazanmıştı…

Kayıt yaptırdıktan sonra Keçiören’de dört Adanalı bahçeli bir ev tuttuk zar zor…

***

Çok başarılı bir doktor ve öğretim görevlisi oldu, en son Adana’dan ayrılmadan önce Mersin’de Susanoğlunda bir otelde “su altı” dersi alıyordu, görüştük…

Bir üniversitenin “tıp fakültesinin” kurulması için görevlendirilmişti, sık sık Ankara’ya gidip geliyordu…

Yaşlanmıştı, ama babacanlığıyla Hulusi Kentmen’ e benzemeye başlamıştı…

Hayat doluydu, her zaman ki gibi neşeliydi…

Kendini tanıdığım günden bu yana muhtaç insanlara yardım etmek için çırpınıp durdu, sanırım derdine koşmadığı hiç kimse kalmamıştır gittiği her yerde…

Çok şaşırdım…

Mesleğin zorluğunu ve ona hiç yakışmayacağını, Coronavirüs denilen salgın hastalığın, ete kemiğe bürünüp, kapının dışında bizleri avlamak için beklediğini bildiğim halde…

Çok da üzüldüm…

***

Size bir şey diyeyim mi, bunca ölüme rağmen hala hafife alıyoruz bu Coronavirüs belasını…

Hani şu tüm dünyayı eve kapatan,

Gittiğimiz her yerde maske takmak zorunda bırakan, aşısını vurulmamak için bin bir bahanenin arkasına saklandığımız,

Mızmızlandığımız,

Eşin dostun ziyaretine, düğününe nişanına gidemediğimiz, sevdiklerimizi bile kucaklaşamadığımız, bize bir şey olmaz diye kafa tuttuğumuz “virüs…”

Başta sağlık çalışanları olmak üzere kırk elli dostlarımızı sevdiklerimizi alıp götürüyor…

Elimizden bir şey gelmiyor…

Sadece izliyoruz merakla, seyrediyoruz olan bitenleri…

***

Bana göre biraz silkinip kendimize gelmemiz gerekiyor. Biraz kafamızı çıkaralım artık deve kuşu misali gömdüğümüz kumdan…

Bir doktor ancak 40-45 yaşına doğru uzman olabiliyor.

Yıllarını verdiği bu meslekte doktorlar ve tüm sağlık çalışanları, sevdiklerinden uzak, hem kendi hayatlarını hem sevdiklerinin hayatlarını hiçe sayarak, bizi yaşatmak için birer birer değil artık üçer beşer ölüyorlar…

Üstelik ülkeyi saltanatla yönetenler bunu “meslek hastalığı” olarak kabul etmiyorlarken…

Hiç kimse sahiplenemiyor bile…

Türk Tabipler Birliği yöneticileri ve “muhalefet” sahiplenmese çoğunun öldüğünü bile duymayacağız…

Buna rağmen hala canla başla çalışıyorlar…

Evlerinden, eşlerinden çocuklarından, anne ve babalarından ayrı kalarak…

***

Başa gelmedikten sonra onların neler çektiklerini, her sabah ailece “inşallah başına bir şey gelmemiştir,” diyerek uyanmanın ne demek olduğunu bilemezsiniz…

Unutmayın!..

Ölümcül bir salgın hastalığa yakalanmış hastalarla bire bir temas kurdukları ve tedavi etmeye çalıştıkları için ölüyor bu güzel insanlar…

Alkışlamak yeter mi?

Yemez tabi…

Çoktandır aklımda olan bir iki proje var; bu güzel insanları “yaşatmak” için, umarım tez zamanda rahatlarız da hayata geçiririm bu projeleri…

***

Birisi Adana Mersin sınırları içinde, hayatını kaybeden her sağlık çalışanı ve doktorlarımızın adına dikilecek bir çam ormanı oluşturmak…

İkincisi kent merkezlerindeki işlek meydanlara hepsinin adını yazılı olduğu anıtlar yaptırmak…

ADANALI vefalıdır…

Sağlık çalışanlarımız için düşündüğüm bu iki projeye destek vereceklerini düşünüyorum…

Sonuçta kaybettiklerimiz;

Öyle ya da böyle bir şekilde bizim sevdiklerimiz dostlarımız ya da tanıdıklarımız…

Sahip çıkmak boynumuzun borcu…

Bu vesileyle tüm sağlık çalışanlarımıza bir kez daha minnet duygularımla teşekkür ediyor, bu pandemi sürecinde kaybettiklerimize;

Tanrı’dan rahmet, yakınlarına ve sevdiklerine başsağlığı ve sabırlar niyaz ediyorum…

***

Değerli dostlarım! Lütfen, bu işin ciddiyetini görelim artık…

Kurallara (Maske, Mesafe, Mekan ve Temizlik) uyalım, uymayanları da ısrarla uyaralım.

Ve aşısı geldiği zamanda mutlaka aşı olalım…

İstanbul 20.12.2020 04.45

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP