Gerçi “eskiler” yazdım, sanki ben eskimemişim gibi…
İşimiz çocuklar olunca hiç yaşlanmayı kabul etmiyoruz galiba, ancak atalarımızın yaptıklarını, mantık ölçüsünde takip ettiğimiz de hep onların haklı olduğunu sürekli görüyoruz.
Aslında ananelerimiz, gelenek ve göreneklerimiz bizim tekrar tekrar aynı yoldan geçmemizin gereksizliğini gösteren çok önemli bir kılavuz, modern dediğimiz çağ da geçmiş ile geleceği neden birbirinden ayırıp fikir almayı reddediyoruz bunu hiç anlamadım.
Şimdi kimsenin ‘‘burnuna koymadığı’’ kolonya nasıl da önemli bir steril malzemesi oldu.
Biz Türklerin en göz de kokusu; misafire sunulan, fenalaşınca ilk yardımımıza koşan, sıcakta ferahlamamızı sağlayan, çocuklarımızın cebine minik şişeler koyup sık sık ‘‘okulda sürün’’ dediğimiz, bir taraflarımızı yaraladığımız da, kaşıntımızın olduğun da kullandığımız…
Şimdi önemsediğimiz kolonyalar değil miydi?
Evet, hatta umumi tuvaletler de masanın üzerin de elimize sürelim diye, hala kolonya bulunmaz mı?
Bizim zaten geleneğimiz de olan mis kokulu kolonyalar…
İlla bir salgınla mı hatırlanması gerekti? Demek ki gerekmiş…
Çok iyi hatırlarım annem minik şişeler de cebimize koyar, özellikle tuvaletten sonra ‘‘elinize bolca dökün’’ derdi. Bizim zamanımız da sınıflar da okullar da daha kalabalıkken şimdi ki çocuklar gibi sıksık hastalanmazdık, demek ki kolonyalar bizim hep kurtarıcımız olmuşlardı.
Sonra alkolsüz mendiller, kolonyalar icat edildi. Neymiş ‘‘çocukların tenlerine zarar vermesin’’ miş. İyi de bu kolonyalar zaten hassas bölgelere sürülmüyordu ki, anlayacağınız bir maddeyi nasıl kullanmayı öğreneceğimize, kullanmayı beceremeyenlere göre şekil değiştirtip maddenin doğasını bozduk.
Az çok ne mesleği yaptığımı çoğu okuyucum öğrendi. Ben okulöncesi öğretmeniyim. Her dönem mutlaka çocukların ailelerinden kolonya ister, çocuklara sürekli kullandırırım. Özellikle tuvaletten sonra, ailelerin bazıları bunu tuhaf karşılayıp en pahalısından bebek kolonyaları alır, ben de onları geriveririm. Çünkü, kolonya işinin nedenini anlatsam da bir türlü algılayamazlar. Siz hayati hijyen kurallarına uymaz, abartılı davranışlar gösterirseniz ‘‘her yaptığınız iyilik en acımasız kötülük olarak karşınıza çıkar…’’
İşte, sonuçta bu oldu… Bir virüs!
Sürekli, insan sağlığına zarar veren kimyasallar, hijyen kurallarına uyuyormuş gibi davranılan anlamsız temizlikler, vücudumuza gerekli bakterileri, mikropları yok edince, karşımıza çıkan ilk virüse yenik düşmememiz kaçınılmaz oluyor…
Lütfen! Hijyen kurallarına panikle geçici uymayalım, toplu yaşam alanlarının en az 10 güne bir dezenfekte malzemeleriyle temizlenmesi gerektiğini unutmayalım…
Öncelikle, yine eskisi gibi, evimize, işyerimize gelen misafirlerimize kolonya ikram etmeye başlayalım,
Çocuklarımızın cebine minik kolonyalar koymayı unutmayalım,
Kolonya her ne kadar Fransa’dan doğan bir akım olsa da, bizim artık bir Türk geleneğimizdir.
Her şeyden önemlisi eskilerin neler yaşadığını, bizlere neleri miras olarak bıraktığını, bir daha gözden geçirip ‘‘vardır bir bildikleri’’ demesini bilelim…
Atasözleri, deyimler, yazılı ve sözlü tarih bunlar için yok mu? Geçmişin geleceğe ışık tutması değil midir?
Ananelerimize, gelenek ve göreneklerimize sahip çıkalım olmaz mı?
Doğanın ve ekolojinin döngüsü inanıyorum ki yaranın iyileşmesi için mutlaka bir direnç geliştirecektir. Bu evrenin kurallıdır, bozulan dengenin tekrar eski haline gelmesi için doğa bunun için de bir formül üretecektir.
Bundan sonra yapılacak tek davranış, unuttuğumuz basit hijyen kurallarını tekrar hatırlayıp, toplu yaşam alanlarının temizliğine dikkat etmek ve artık doğayı kirletmekten vazgeçmek…
Kim bilir belki de yaşadığımız bütün bunlar doğanın isyanıdır, ne dersiniz?
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!
EKONOMİ
20 saat önceYAZARLAR
21 saat önceYAZARLAR
21 saat önceYAZARLAR
22 saat önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce