Buna ‘yaptıklarını unutmak’ derim!
Evde, sokakta, okulda, hastanede…
Her nerede olursanız-olun, geçmişte yaptıklarınızı unutur, bir de; suçlayıcı, kınayıcı, hayınlayıcı tümcelerle kurarak söylevler verdiğiniz de…
Salonunuzu, ya da alanınızı dolduranların ‘tepkisini’ görmeniz gerekir!
Öyle ki…
‘Kardeşim, bu duruma getiren senin iktidarın, senin yol arkadaşların değil mi de yakınıyorsun’ diyebilmesi gerekir!
Eğer bunlar denemiyorsa en büyük olasılık ‘kral çıplak’ denilmesi yasaklanmış olmasındandır!
Bir de, düşünürün ‘ekonomik özgürlüğü olmayanın özgürlüğünden söz edemezsiniz’ tümcesindeki gibi, işin bu boyutu gözden kaçmamalı!
Bunca sözü neden bir araya getirdim?
Bilindiği gibi, Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik, ilçe kongrelerine katılmak için Adana’da.
Bakan Çelik, gündemdeki en önemli konulardan biri olan ‘referandum’ konusunda açıklamalarda bulunuyor, diyor ki:
‘Kuzey Irak'ta itiraz ettiğimiz şudur. Tutup da Irak'ın parçalanması demek, Kuzey Irak'ta referandumla ortaya çıkan tablo demek, Irak'taki herkese, Türkmenlere, Araplara, Kürtlere daha büyük bir felaket getirilmesi demek…’
Bugün, gelinen noktada böyle bir sorundan söz etmemek aptalca olduğu gibi, bunu birkaç yıldan bu yana görmemekte…
Bakın, daha bir-iki yıl önce, Bakan Çelik’in siyasi partisinin ‘birlikte yürüdük bu yollarda’ şarkısına eşlik edenler ne yapmıştı? İşte bir kaçı:
*Daha şubat ayında Mesut Barzani İstanbul Havalimanına geldiğinde Kürdistan Bayrağı göndere çekilmesi yetmemiş, ikinci adresi Ankara Esenboğa Havalimanı’nda da aynı olaya tanık olunmuştu.
**Geçtiğimiz yılın ağustos ayında, sözüm ona bir yıl kadar önce ülkemize gelen Barzani uçak inişinde halıdan geçirilerek karşılanmıştı. Fettullah, PKK, IŞİD konuşulmuştu. Siyasi literatürde şöyle bir gerçeğin herkes altını çiziyordu: Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) yönetimini 1979’da babasından devralmasıyla birlikte, uluslar arası alandaki konumunu adım adım perçinleyen Barzani…
***Hükümetin ‘açılım’ adı altında, bir türlü içini açmadığı gibi yanlarında olmayanları suçladığı yıllarda kahraman gibi karşılanan PKK’lılar konusuna girmeyeceğim bile…
Şu soruyu sormak gerekmiyor mu?
‘Birkaç yıl öncesinden bu günlere gelinebileceğini bilmiyor muydunuz da, halılarda yürüttünüz, bayraklarını açtırdınız, sınıra mahkeme kurdurdunuz?’
Oysa yıllardır yazılıyor bunlar; bu oyunların içinde olan aktörler, bölgemizin geleceği…
Tüm bunlar bilinmesine karşın ‘suçluyu’ başka yerde arıyorlar ya;
Buna ‘yaptıklarını unutmak’ derim!
‘Sağlıkta çağ atladık’ palavrası…
Adana Şehir Hastanesi’nin hasta ‘kabulüne’ başlamasıyla birlikte, Mersin Şehir Hastanesi’nde yaşanan sorunların sesleri gelmemeye başladı.
Yurttaşın sağlığı ile oynandığı gibi, sağlık çalışanlarının da çeşitli sorunlarla karşı karşıya olduğu söyleniyor…
Başta, Şehir Hastanesi’nin hastaya kapılarını açmasıyla birlikte kapanan hastanelerin bulunduğu bölgelerde yaşanan karmaşa…
Adana gibi, geniş alan üzerine kurulu kentlerde ‘sağlık’ gibi bir yapılanmanın ‘bir alana’ toplanması; hem ulaşım, hem ekonomik, hem de farklı bölgeler bakımından sorunlar oluşturacağı bilinmesi gerekir.
Üçyüz-beşyüz yataklı, farklı bölgelerde konuşlanacak hastaneler yerine, bir noktada toplanacak binbeşyüz yataklı bir hastane hem hastanın, hem de sağlık çalışanlarının karmaşa içerisinde olmasına neden olacaktır.
Deniyor ki, ‘her bölgede özel sağlık kurumları var, oralardan da hizmet alabilirler.’
Öyle mi? Aklıma kötü kötü kokular geliyor! Komplo teoriler! Hastayı özel sağlık kurumlarına gitmeye zorlamak!
Hastayı katkı-katılım payı ödemeye zorunlu kılmak!
Açılışı yapılmadan ‘hasta kabul etme’ konusu da bambaşka bir karmaşa; ne de olsa kota doldurulacak!
Sevelim böylesi ‘sağlıkta çağ atladık’ palavralarını!
021017