Orhan Kemal için…

  Asıl adı Mehmet Raşit öğütçü olan; 15 Eylül 1914’de Ceyhan’da doğmuş, döneminde milletvekili-bakanlık yapmış Abdülkadir Kemali beyin oğlu Orhan Kemal toplumcu yapıtlarıyla tanınan yazarımız.. Adana’da çırçır fabrikalarında işçilik, dokumacılık, ambar memurluğu, katiplikle yaparak yaşamını kazandı. 24 yaşında, Niğde’de askerlik yıllarında yazdığı şiirler nedeniyle ‘komünizm propagandası’ yapmakla suçlanarak beş yıl tutukluluk dönemi yaşadı. Kayseri, Adana, Bursa tutukevlerinde yattı. Özellikle Bursa’da, Nazım Hikmet’le tanışması sanat yaşamının boy almasını sağladı. Şiirle başladığı yazın yaşamında Raşit Kemali adıyla Yenigün, Yeni Mecmua, Yeni Ses, Ses, Yürüyüş’de şiirlerini yayınlarken,  Nazım Hikmet’in etkisiyle düzyazıya geçiş yaptı. Bacaksız Orhan, Raşit Kemal, Orhan Raşit adlarıyla ‘Yeni Edebiyat’ gazetesinde ilk öykülerini yayınlarken, ilerleyen yıllarda Yürüyüş, İkdam, Yurt ve Dünya dergilerinde öykülerini yayınlamayı sürdürdü. Yapıtlarında toplumcu-gerçekçi sanatın öncülüğünü yapan Orhan Kemal, kendi yaşamını anlatan romanları ‘Baba Evi, Avera Yıllar, Murtaza, Grev, Cemile’ ile birlikte çırçır işçilerinin yaşamlarını-sorunlarını yazın dünyasına kazandırdığı ‘Bereketli topraklar Üzerinde, Vukuat var, Hanımın Çiftliği, Eskici ve Oğulları, Kanlı Topraklar’ romancılığını gün yüzüne çıkardı. Ayrıca ‘Suçlu, Devlet Kuşu, Sokakların Çocuğu, Gurbet Kuşları’ ile de İstanbul’un yoksul insanlarının yaşamını romanlaştırdı. Yapıtlarında işçileri, ırgatları, fahişeleri, suçlu çocukları, tutukluları, gardiyanları, işçi kahyaları, dilencileri, çöpçüleri, işten atılanları, simsarları, gurbetçileri, dulları, emeklileri, ezilenleri, sömürenleri, gençliği, kent yaşamını okurlarıyla buluşturdu. Yayınlanmış on bir öykü, yirmi altı romanı, iki oyunu, bir anı, bir inceleme yapıtı olan Orhan Kemal, 2 Haziran 1970’de aramızdan ayrıldı. *** Evlerden Biri, Devlet Kuşu, Baba Evi liseli yıllarımda tanıştığım yapıtlarıydı. Okuduğum her yapıtta, içinde bulunduğum yılarımın izleriyle birlikte; yaşadığım kentin, yolda tanıdığım birinin, acıların, gülüşlerin, hayınlıkların, kavgaların, sevdaların, tutkuların, heyecanların parçaları serpiliydi. Liseli yılların ‘delilikleri’ eksik değildi. Yaşamın içinde yitişler, gözyaşları, uykusuz geceler… Acımasızca hırs bürünmüş kapitalizmin insana, doğaya, tüketime, kandırmaya, sömürmeye, kendinde başkasını ‘insan bilmemeye’ bakışı yapıtların özüydü… *** Orhan Kemal’in yaşamı üzerine bildiklerimiz önemli… Onun yaşadığı yılları, o günlerin sorunlarını, ekonomisini, halkın içinde bulunduğu durumu, yaşanan acıları-kaygıları yapıtlarında bulmak olası… Devlet Kuşu’nu anımsar mısınız bilmiyorum; ilk olarak Ayhan ışık, ardından Kemal Sunal sinemaya taşınan romanda başrolü oynamışlardı… Yoksul bir ailenin oğlu Mustafa, komşu kızı Aynur’u sevmesine karşın, annesi kurtuluşlarının bir zengin kızıyla evlenmesiyle olacağını düşünüyordu. Müteahhit Zülfikar, evlerinin karşısında boş araziyi almış, inşaat yapmaktadır. Hülya, Zülfikar beyin pek de alımı-güzelliği olmayan kızıdır. Mustafa’nın babası, inşaata bekçi olur. Zülfikar beyle inşaata gelen kızı Hülya, Mustafa’nın babası inşaat bekçisinin de ısrarıyla evine götürür. Evde Mustafa’nın resmini gören Hülya tutulur. Mustafa’nın kız kardeşleri bu durumu zengin heveslisi annelerine iletir. Bu bir ‘devlet kuşu’ dur. Anne çok sevinir, Mustafa’ya baskı yapmaya başlar. Mustafa’nın bir sevdiği, komşu kızı Aynur olmasına karşın baskılar karşısında ‘tamam’ demek zorunda kalır. Mustafa’nın çocukluktan mahalle arkadaşları da var. Onlar da baskı yapınca, müteahhit Zülfikar Beyin kızı ile evlenir. Apartmanın zemin katı Mustafa’nın ailesine verilir. Ailede herkes sevinçlidir. Hülya, istediği Mustafa ile evlendiği için mutludur. Mustafa’nın arkadaşlarından, Aynur’dan uzaklaşması onları üzer! Mustafa ekonomik rahatlığı, ailesinin sıcak yuvaya kavuşması başlarda hoş olsa da, gün geçtikçe Zülfikar Beyin kendini köle gibi görmesi nedeniyle içinde bulunduğu varsıllığa baş kaldırır… Aradan geçen yıllara karşın, liseli yıllarımda okuduğum yapıtlardan yalnız biri. Belleğimdeki izi tanımsız… Anlatım yalınlığı, kahramanların seçimi, romanın kurgusun yaşandığı Çukurova yabancı durmuyordu o yaşımda. Sanayileşmenin getirdiği çarpıklık, sınıf bilinci, yoksulluk iç içe… Okuma alışkanlığının içime işlenişi… *** Çukurova Belediyesi, bu yıl ikincisini yapacağı ‘Orhan Kemal Edebiyat Festivali’ için çalışıyor. Çok sayıda sanatçının, yazarın katılacağı festivalin tarihi 17-18 Şubat… Başkan Soner Çetin’i yerel seçim öncesinde izlerken ‘Çukurova ilçemizi sanatın merkezi yapmaya adayız’ sözlerini zaman zaman duyduğumda ‘bu nasıl olacak’ diye düşünürdüm. Şimdi onlarca sanatçısı-yazarı olan Adana’nın, son yıllardaki kadar konuşulduğunu anımsamıyorum. Daha önce de yazmıştım; şöyle demiştim: Etkinlikler yurttaşta ‘izler’ bırakmalı öncelikle… Etkinliğin ‘iz’ bırakmayanı ‘yok’ değerindedir! Etkinliğin ‘iz’ bırakmayanı, izleyiciden ‘çalınan’ zamandır! ‘Orhan Kemal Edebiyat Festivali’ için yapılan çalışmaların Çukurova’da bıraktığı ‘izi’… Günü geldiğinde değineceğim… 060217  
Benzer Videolar