İrlanda’daki zafer işareti…
İnsanlar gibi, milletlerin de günü gününe uymaz. İyi günleri olur, kötü günleri olur.
Kötü günlerinde milletler, yatağa düşmüş bir hasta gibi komşularından yardım beklerler. Hiç değilse bir “geçmiş olsun, sizi iyi gördüm, sabredin, geçer” denmesi bile onlara moral takviyesi olur. Milletlerin uzaktan birbirlerine el sallamaları bile anlamlıdır. Devletlere arası ilişkide buna “diplomatik destek” denir.
Bazı komşular vardır ki, komşuların evi yanıyorsa oraya körükle giderler. Yanan evden birkaç kereste kapmanın hesabı içindedirler. Aç kurt gibi evin çevresinde dolanırlar. Başı darda olanın “Yapma, etme, şunun şurasında komşuyuz” yollu sızlanmalarına karşılık “Sen kim oluyorsun ya! Sen benim kıratımda değilsin bir kere. Kim oluyorsun sen? Gelirsem seni ayağımın altına alırım. Kimse beni kararımdan vazgeçiremez” yollu konuşmalar yaparlar.
Tabii hasta iyileşirse artık onun yüzüne bakamayacaklardır. Gönül yarası on yıllarca kapanmaz.
İrlanda’nın başkenti Dublin’de “Çatışmaları durdurmada kadınların rolü” konulu uluslararası bir konferans düzenlendi. Parlamentodaki partilerden birer kadın parlamenter istemişler. Partisi de eşimi görevlendirmiş. Kurtuluş Savaşı yıllarındaki Anadolu-İrlanda ilişkileri hakkında daha önce paylaştığım bir yazıyı, orada okusun diye, o yoldayken e-postasına gönderdim.
7 Ocak 2016’da paylaştığım o yazı şuydu:
UZUN KIŞ GECELERİNDE…
Geleceğin uzun kış gecelerinde hayatta olanlar, onların çocukları ve torunları birbirlerine geçmişten neler hatırlatacaklar kim bilir? Ülkede ve bölgede tek söz sahibi olmak isteyen bir adamın niyetlerine karşı nasıl direndiklerini mi? Başkanlık sevdasına ülkeyi bir kan gölüne çevirmenin yarattığı derin tahribatı mı? “Neden barış, birlik, eşitlik için daha çok mücadele etmemişiz!” diye birbirlerine hayıflanacaklar mı? “Koskoca bir millet nasıl da esir alınmış” diye hayretlerini ifade edecekler mi?
Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı kadroları, dünyanın neresinde emperyalizme karşı mücadele edenler varsa gözlerini oraya dikiyor ve bu mazlumların kavgasından güç alıyordu. Rusya emekçileri, Müslüman ülkelerin bağımsızlık için mücadele eden kadroları, Hintliler, Afganlılar, Mısırlılar bunlardandır.
Onlar da Türkiye’yi arayıp buluyorlardı.
Kurtuluş Savaşı yıllarında Türkiye’nin bir kulağı da çetin bir ceviz olan İrlanda’daydı. Çünkü İrlanda yurtseverleri İngiliz emperyalizmine karşı mücadele ediyorlardı. Hem de yüzyıllardır.
İngiltere’nin batısında, en yakın yeri Britanya adasına 32 km. kadar kısa bir mesafede olan İrlanda adası, İlk Çağ’dan beri diğer Avrupa milletlerinden farklı özellikler göstermişti. Bu ada milattan önce 6.000 yıllarından beri yerleşim yeriydi. Uzun tarihi geçmişi atlayarak söyleyecek olursak İngiliz sömürgeciliği 12. Yüzyıl’dan beri bu ada halkına tebelleş olmuştu. Adanın özellikle kuzeyine İngiltere’den nüfus yerleştirdi. İngiltere, bütün adada egemenliği ele almak istedi ama İrlandalılar buna hep direndiler. Zaman zaman başarılar kazandılar, zaman zaman yenildiler.
İrlanda ile İngiltere arasındaki mücadele, Hıristiyanlığın iki mezhebinin mücadelesi biçiminde şekillendi. İrlandalılar, Katolikliğe bir milli özellik olarak sarıldılar. İngilizler ise Protestan’dı. 18. Yüzyılın başlarında Protestanlar, nüfusun yalnızca onda birini teşkil etmelerine rağmen adanın bütününe hâkim oldular. İrlandalıların isyanları durmadı. Sonunda İngiltere Birleşme Yasası ardıyla bir yasa çıkardı. İrlanda İngiltere’nin bir parçası sayıldı.
Birinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde İngiltere ile İrlanda yurtseverleri arasındaki mücadele devam ediyordu. İrlanda yurtseverleri 1916’da sağımsızlık için bir ayaklanma başlattılar. İngilizlerin aldığı sert bastırma hareketi, yurtseverlerin gücünü ve sayısını daha da artırdı.
MANEVİ DAYANIŞMA
Birinci Dünya Savaşı bittiğinden bir yıl sonra Türkiye emperyalizme karşı nasıl bir örgütlenmeye girişmişse İrlanda Yurtsever Partisi (Sinn Fein) de Dublin’de Cumhuriyet ilan etti. Cumhuriyeti ayakta tutmak için Türkiye’deki Kuvayı Milliye Ordusu gibi İrlanda’da İrlanda Cumhuriyet Ordusu (İRA) kuruldu.
Bu tarihten sonra İstanbul’da olsun, Anadolu’da olsun Türkiye basınında İrlanda’dan haberler eksik olmadı.
Bu haberlerin başlıklarına örnekler verelim:
İrlanda kan içindedir.
İngilizler İrlanda’yı harap ediyor.
İrlanda ihtilali şiddetleniyor.
Hint ihtilalcileri İrlandalılarla beraber.
İrlanda ihtilali
İrlanda mücadelesi
İrlanda meselesi ve İngilizlerin endişesi
İrlanda mebusu Şark Müslümanlarını Müdafaa ediyor.
Hür İrlanda.
İrlanda ihtilali yeniden başladı.
İrlanda’da kanlı ihtilal.
İrlanda’da çarpışmalar devam ediyor.
İstiklal âşığı İrlandalılar
İrlanda ateşi
Mezalim, Anadolu’da değil, İrlanda’da.
Bu başlıkları Hâkimiyeti Milliye, İkdam, Açıksöz, Yenigün, Vakit, Tevhidiefkâr, Öğüt, Babalık gibi Türk basınından naklettim. (Bunların herhalde İrlanda da karşılıkları vardır. Onları ortaya çıkarmak ise İrlandalı tarihçilerin görevi.)
İngiltere o tarihte üzerinden güneş batmayan bir imparatorluktu. Fakat yanı başındaki küçücük bir ada ülkesi olan (70.285 km kare, Türkiye’nin onda biri kadar bile değil. ) İrlanda’nın bağımsızlık hareketiyle başa çıkamıyordu.
Anadolu hareketinin İrlanda yurtseverleri ile belirlenmiş bir ilişkisini bilmiyoruz. Bu bir manevi dayanışmadır.
Bu yayınlardan iki yoruma da değinelim:
Kastamonu’da yayımlanan Açıksöz gazetesinin 24 Aralık 1921 tarihli sayısında İsmail Habib şöyle yazıyordu: “İrlanda’nın dersi: Kuvvet her şey değildir. İngiltere geç fakat temiz anlar. Türkiye’nin esir olamayacağını da anlayacaktır.”
Bu bahsi, Hâkimiyeti Milliye gazetesinin 11 Şubat 1921 tarihli sayısından bir yazının özeti ile bitirelim. İrlanda kahramanlarının övüldüğü bu yazıda deniliyor ki:
“Gün gelecek, uzun gecelerde birbirimize Kuzey’in beyaz sisleri içindeki sarı adamların baş döndürücü cesaretlerini, efsanevi fedakârlıklarını anlatacağız.”
Türk milleti ile İrlanda milletinin silah arkadaşı olduğunu biz çoktan unuttuk. Uzun kış gecelerinde birbirimize İrlanda ile Türkiye’nin silah arkadaşlığından söz eden yok! Günümüzde yayımlanan günlük gazetelerin başlıklarına bakınız. Nasıl da mazlumdan değil zalimden yana tutum alıyorlar. Çünkü onların bağlı olduğu mihrak dünya zalimlerinin safındadır.
*
Şenal, önceki akşam döndü. İzlenimlerini anlattı. Benim yazımı da okuyup okuyamadığını sordum.
“Bir toplantıda okudum” dedi.
“Nasıl karşıladılar?”
“Parmaklarıyla zafer işareti yaptılar!” (13 Ekim 2016)